22-23-24 Ocak 2019 da 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 3 gün süren bir yargılamanın ilk duruşması gerçekleştirildi. Duruşmanın ardından Alparslan Kuytul Hocaefendinin tahliyesi gerçekleşti ve tahliyeyle birlikte birçok olay yaşandı. Bu olayları değerlendirip hukuki süreç hakkında bilgi almak üzere Alparslan Kuytul Hocaefendinin Avukatı Adem Tural Bey ile bir röportaj gerçekleştireceğiz.
– Adem Bey, öncelikle sorularıma başlamadan önce Alparslan Kuytul Hocaefendinin son durumu hakkında bizleri bilgilendirir misiniz?
Adem TURAL: Alparslan Kuytul Hoca 24 Ocak’ta tahliye olmuş, 25 Ocak Cuma günü tekrar tutuklanarak Kürkçüler F tipi Kapalı Cezaevine götürülmüş aynı gecede Ali Alagöz ile beraber tekrar Bolu F Tipi Kapalı Cezaevine gönderilmiştir. Ben kendisini fırsat buldukça ziyaret etmeye çalışıyorum. Pazar günü de ziyaretine gittim. Kendisinin ve Ali Alagöz’ün de morali ve sağlığı gayet iyi. Bu yaşananların hukuki bir yargılama olmadığını daha önce kendisi defalarca ifade etmiş, bu dosyanın bir SUÇ dosyası değil SUS dosyası olduğunu bu durumun da ikinci tutuklanma ile tescillenmiş olduğunu kendisi bize de ifade etmiştir.
– Hocamızın sağlık durumu iyi mi?
Adem TURAL: Evet sağlık durumu da morali de gayet iyi. Sanki hiç tutuklanmamış gibi. Hocamız; ‘Annemi ve ailemi ziyaret etmek için bir günlük tatil verdiler. Biz de bu tatili kullanarak ziyaret ettik akşam da tekrardan cezaevine geri geldik’ dedi.
-Biz de bu durumu hocamızla bir açık görüş yapmış olarak değerlendiriyoruz.
Adem TURAL: Tahliye olduğu gün vardiyada olan memurlar vardiya sonrası izne çıkıyorlar. 2 gün sonra izin dönüşünde Alparslan Hoca cezaevinde. O memurlarla aralarında geçen bir diyalogda bir tanesi esprili bir şekilde: “Hocam sizin vardiyanız bizden önce bitmiş, Siz bizden önce geldiniz cezaevine” demiş.
-Adem Bey 8 Kasım terör mahkemesinden hocamız tahliye edildi ve ardından 4. Ağır Ceza Mahkemesi yapılan yargılama sonucu tahliye kararı verdi. 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yaptığı yargılamanın içeriği neydi?
Adem TURAL: 8 Kasım’da tahliye aldığı mahkeme, Terör suçlamalarıyla ilgili bir yargılamaydı. 22 Ocak’ta gerçekleşen yargılama ise 45 sanığın yargılandığı suç örgütü kurmak ve yönetmek, dolandırıcılık, özel belgede sahtecilik gibi suçlardan dolayı devam eden yargılamaydı. Duruşma 3 gün sürdü. Salı, çarşamba ve perşembe günü gerek yargılanan arkadaşlar gerek o kişilerin avukatları gerekli savunmaları yaptı ve bu savunmaların neticesinde mahkeme heyeti Alparslan Kuytul Hoca ve diğer iki kişinin tahliyesine hükmetti.
-Tahliye gerekçesinden bize de bahseder misiniz? Neye dayanarak tahliye edilmiştir?
Adem TURAL: Bu bölümü 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararından okumak istiyorum. Öncelikle bu dosya en az 40-45 klasörlük, iddianamesiyse 120 sayfa olan bir dosya. 4. Ağır Ceza Mahkemesi dosyadaki incelemenin neticesinde 3 gün sanıkları dinledikten sonra avukatların da savunmalarının ardından tutuklu bulunan 3 kişinin tahliyesine hükmetti.
Tahliye gerekçesi olarak ise;
– Dosyadaki delillerin büyük oranda toplanmış olması,
– Tutuklulukta geçirdikleri sürelerin göz önüne alınması,
– Sanıkların savunmalarının alınmış olması,
– Delilleri karartma veya kaçma şüphelerinin bulunmaması,
-Sanıkların üzerine atılı olan ve tutuklu yargılandıkları suç olan dolandırıcılık suçunun vasfının değişme ihtimali gerekçe gösterilerek Alparslan Hoca ve diğer iki kişinin tahliyesine karar verilmiştir.
-Tahliye kararının üzerinden 24 Saat geçmeden 5. Ağır Ceza Mahkemesi yeniden bir tutuklama kararı verdi. Siz bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz ve yeniden tutuklama kararı verilmesinin gerekçesi neydi?
Adem TURAL: Perşembe günü tahliye oluyor. Cuma günü duruşma Savcısı bu karara itiraz ediyor ve aynı gün dosya öğleden sonra 5. Ağır Ceza Mahkemesine gidiyor ve mesai saati bitmeden bir tutuklama kararı çıkartılıyor. Biz bu kararın hukuki bir karar olmadığını tekrar ifade etmek istiyoruz. Bu kadar kısa bir sürede bu kadar kapsamlı bir dosyanın incelenip adil bir karar verilmesinin mümkün olmadığını söylemek istiyoruz. Burada bırakın dosyayı 120 sayfalık iddianamenin dahi birkaç saatlik süre içerisinde incelenip, kişilerin tutuklanması gerektiğine karar verilmesi bizce mümkün değildir.
5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin tekrar tutuklama gerekçelerini izah edip, onun üzerinden bir değerlendirme yapmak istiyorum.
5. Ağır Ceza Mahkemesi;
– İsnat edilen suçların vasıf ve mahiyeti,
– Dosyadaki delillerin henüz toplanmamış olması,
– Dosyadaki sanık savunmaları,
– Müşteki beyanları ve benzeri deliller dikkate alınarak Alparslan Kuytul Hoca ve Ali Alagöz’ün tutuklanmasına karar verdi.
Biz önce şu ayrımın yapılmasını istiyoruz. Veysel Dörtgöz’ün tahliye olduğunu herkes biliyor 5. Ağır Ceza Mahkemesi Veysel Dörtgöz hakkında yapılan itirazı kabul etmedi. Veysel Dörtgöz ile diğer iki tutuklanan kişi arasındaki fark nedir? 5. Ağır Ceza Mahkemesi hangi gerekçeyle Veysel Dörtgöz’e yönelik itirazını kabul etmedi? Ali Alagöz ve Alparslan Kuytul Hoca ile ilgili itirazı kabul etti. Bu durum açıkça şunu gösteriyor; Alparslan Kuytul Hocanın tutuklanması gerekiyor tek başına tutuklanırsa bu tutuklamanın siyasi olduğu ortaya çıkacak. O yüzden Ali Alagöz’ü onunla beraber alalım, Veysel Dörtgöz’ü tahliye edelim ve adil bir yargılama süsü verelim. Biz böyle bir durumun olduğunu düşünüyoruz. Bu bir zan değildir. 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçesi bizi buna yönlendiriyor. ‘Tutuklama gerekçesi olarak sanıkların savunmalarını, müşteki beyanlarını delil olarak göstermiş.’
Duruşma SEGBİS sistemi ile kayıt altına alındı ve 4. Ağır Ceza Mahkemesi bu kayıtları bilirkişiye gönderdi. Kişilerin, sanıkların ve avukatların ifadeleri duruşma zaptında yer almıyor. Henüz bilirkişiye gönderilmeyen kayıtlar var. 5. Ağır Ceza Mahkemesi kişilerin ve avukatlarının duruşmada yaptıkları savunmaları okuduktan sonra bir değerlendirme yaparak tutuklanmalarına karar verdi. Bizim göremediğimiz savunmaları onlar nasıl görüyor. Bu da şunu gösteriyor ki; bu bir inceleme değil matbu bir gerekçedir. Dosya hiçbir şekilde incelenmemiş matbu gerekçeyi karara yazıp bu şekilde iki kişinin özgürlüğünden mahrum bırakılmasına sebep oluyorlar. Yine 5. Ağır Ceza Mahkemesi dosyadaki delillerin toplanmadığını iddia ediyor ve bu gerekçe ile tutuklama kararı veriyor. Şimdi şu konuyu izah etmek gerekiyor, dosyayı inceleyen ve bu dosyaya bakan mahkeme mi dosyadaki delillerinin toplanıp toplanmasına karar verebilir, yoksa dosyadan hiç haberi olmayan sadece birkaç saatliğine dosyayı gören bir mahkeme mi bir dosyanın delillerinin toplanıp toplanmadığına karar verebilir?
Şu noktaya da dikkat çekmek istiyorum. Alparslan Kuytul Hoca ve ve Ali Alagöz sadece dolandırıcılık suçundan dolayı tutukluydular ve 4.Ağır Ceza Mahkemesi bu suçtan dolayı tahliye etti. İtiraz üzerine 5. Ağır Ceza Mahkemesi hem dolandırıcılık suçundan hem de suç örgütü kurmak ve yönetmek suçundan tutukluyor. Şimdi 5. Ağır Ceza Mahkemesi bu ayrımı nasıl yapıyor? 1 yıldır sadece dolandırıcılıktan tutuklu. Bir yılın sonunda 5. Ağır Ceza Mahkemesi ‘Suç örgütünden de tutukluyorum’ dedi. Bu durum şunu gösteriyor dosyayı incelememiş, hangi suçtan dolayı tutuklu, hangi suçtan tahliye olduğunu da bilmiyor. Bir karar verilmiş ya da verdirilmiştir. Oysa 4 Ağır Ceza Mahkemesi diyor ki; bu kişiler her ne kadar dolandırıcılık suçundan tutuklu bulunsalar da bizim incelemelerimiz neticesinde dolandırıcılık suçunun vasfının değiştirilme ihtimali var. Suçun vasfı değişecekse bu suçtan tutuklu yargılanmalarını gerektirecek bir sebep de yok. 4. Ağır Ceza’nın gerekçesi bu, 5. Ağır Ceza bunu göz ardı ediyor.
Bir de müştekî beyanları var. Dosyada müştekî olarak görünen kişiler aslında müştekî sıfatını kazanmamıştır. İhbarcı niteliğindedir yani Alparslan Kuytul Hoca’nın birtakım konuşmalarından dolayı onu Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ve Cumhuriyet Başsavcılığı’na ihbar eden, suç duyurusunda bulunan kişilerin itirazlarıdır. Yani bu dava dosyasıyla hiçbir alakası olmayan ihbarlardır. Duruşma savcısı bu beyanların Müştekî sıfatı kazanamayacakları mütalaasını verdi. 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin heyeti de savcının bu mütalaasını da kabul ederek buradaki birçok kişinin müştekî sıfatının düşürülmesine karar verdi. Müştekî olmayan kişilerin beyanlarının tutuklamaya gerekçe olarak kabul edildiğini görüyoruz. Bu durum dosyanın incelenmediğinin göstergesidir.
– Adem Bey bildiğimiz kadarıyla siz bu tutuklama kararına itiraz ettiniz. Bu itirazınızın sonucundan da bahseder misiniz? Yani nasıl değerlendiriyorsunuz?
Adem TURAL: Biz 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz ettik. İtirazımız geçen hafta içinde reddedildi. Bu karar da matbu gerekçelerle 5. Ağır Ceza’nın öne sürdüğü gerekçelerin benzerleri şeklindedir. Biz bu gerekçeleri de kabul etmiyor ve adalete olan inancı zedelediğini düşünüyoruz. Burada şu noktaya da dikkat çekmek istiyorum. Son dönemde buna benzer birçok yargılama söz konusudur. Gerek Alparslan Kuytul Hoca gerekse Eren Erdem ve buna benzer birçok kişinin kendi mahkemeleri tarafından tahliye edildiğini sonra bir şekilde bir üst mahkeme diye tabir edilen mahkeme tarafından tutuklandığını görüyoruz. Âdeta şöyle bir mekanizma kurulmuş; devletin içinde bir güç, bir şahsın tahliye olmasını istemiyorsa, o şahsın yargılandığı mahkeme tahliye kararı verince bir şekilde itiraz edilip bir üst mahkeme o kişiyi tutukluyor. Bu da mahkemelere olan güveni zedeliyor.
–Adem Bey bir sonra ki yargılama ne zaman gerçekleşecek?
Adem TURAL: Terör mahkemesi ile ilgili olan dava 4 Nisan’da, Suç örgütü ve dolandırıcılık ile ilgili açılan dava da 10 Mayıs’ta gerçekleşecektir.
–O zamana kadar Alparslan Kuytul Hocaefendi ile ilgili itirazlar devam edecek mi?
Adem TURAL: Ayda bir defa mahkeme kendiliğinden tutukluluk durumunu inceliyor. Biz o tutukluluk incelemelerinde gerekli itirazlarımızı mahkemeye sunacağız. Kabul edilir veya edilmez o konuyla ilgili bir yorum yapamıyoruz.
– Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin tahliyesi ile birlikte polisin yaptığı ve sosyal medyada da paylaşılan bazı müdahaleler var. Siz bu müdahaleleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Adem TURAL: Alparslan Hoca tahliye edildikten sonra, Bolu’da, Adana’nın girişinde ve evinin etrafında polis engellemelerini kendisinin anlattığı kadarıyla ifade edeyim. Polisin gişelerde Adana’ya girişine, daha sonra kendisini bekleyen sevenlerine selam vermesine, evinin önünde toplanan ve kendisine hoş geldin demek isteyen insanlara müsaade etmediğini, engel olmaya çalıştığını görüyoruz. Şu noktayı ifade etmek istiyorum: 1 yıldır haksız bir şekilde tutuklu bulunan bir kişi ve bu insanın binlerce seveni var. Bu sevenleri ister istemez bu 1 yıllık hasreti gidermek için evinin önünde toplanmış ve kendisine bir hoş geldin demek istemişlerdir. Emniyet mensuplarımız buna bir miktar tolerans göstermiş olsaydı hiçbir şekilde sorun gerçekleşmeyecekti.
– Sosyal medyada yayılan Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin evinin önüne gelen insanlara hoş geldin diyeceği esnada polis araçlarından siren sesleri çalınmak suretiyle konuşması engellenmeye çalışılıyor. Siz bu durumu hukuki açıdan nasıl değerlendiriyorsunuz?
Adem TURAL: Sağ olsun Emniyet mensupları, bizi de yeni bir uygulamayla tanıştırdılar. Biz daha önce böyle bir uygulamaya şahit olmadık. Kanunsuz bir toplantıda dahi polisin nasıl hareket edeceği kanunda ‘Önce toplanan kişilere yaptıkları toplantının kanunsuz olduğu ihtar edilir. İhtardan sonra hala dağılmamakta direnirlerse Toma veya Çevik kuvvetle müdahale edilir ve kişiler göz altına alınarak haklarında işlem başlatılır.’ Bu olayda bir müdahale söz konusu değil. Evinin önünde bir grup insan toplanmış, yolu kapatmamış, trafikte bir aksamaya da sebep olmamış ve herhangi bir şiddette söz konusu olmamıştır. Ortada barışçıl bir toplantı var. İnsanlar sadece hocalarına olan hürmetten dolayı hoş geldin deyip muhabbetlerini ifade etmek için oraya gelmişlerdir. Polis müdahale etmiyor çünkü ortada kanunsuz bir toplantı yok. Olmuş olsaydı TOMA’yla müdahale etmesi veya çevik kuvvetin birçok kişiyi yada en azından Alparslan Kuytul Hoca’yı orda göz altına alması gerekirdi. Çünkü kanunsuz toplantının konuşmacısı Alparslan Hoca olmuş oluyor. Böyle bir müdahale yok. Ancak birkaç kişinin polis araçlarından siren seslerini açarak Alparslan Hoca’nın konuşmasını engellemeye çalışma müdahalesi hangi kanuna veya yönetmeliğe göre yapıldı biz gerçekten merak ediyoruz. Bu insanın sadece sevenlerine bir teşekkür etmek için orada bulunduğunu, sevenlerin de sadece bir hoş geldin demek için orda toplandığını bu sebeple polisin böyle bir müdahalesinin gereksiz olduğunu birçok kişi de dile getirmiştir.
– Adem Bey bu hadiseyle Furkan gönüllülerinin aklına; Acaba biz hocamızı karşılayarak, evinin önünde bulunarak tekrar tutuklanmasına sebep mi olduk? Gibi sorular geliyor. Anladığımız kadarıyla barışçıl bir toplantı varsa etrafa zararda verilmiyorsa bu suç değil demek ki.
Adem TURAL: Tutuklanmasına orada yapılan eylemler mi yoksa susmayacağını belirttiği için yaptığı açıklama mı sebep oldu tabi bunu bilemiyoruz. Bu konu hakkında net bir şey söylememiz mümkün değildir. Emniyetin tavrıyla ilgili şöyle bir açıklama da yapmak istiyorum: Alparslan Kuytul Hoca gişeleri geçtikten sonra orda toplanan sevenlerine bir selam vermek istiyor. Ordaki amirle görüşülüyor ve amir sadece birkaç dakikalığına çok uzatmadan kısa bir teşekkür edip, hoş bulduk deyip konuşmayı bitirmesine müsaade ediyor. Video kayıtlarından incelediğimiz kadarıyla Alparslan Hoca konuşmaya başlıyor, konuşmaya başladıktan sonra ordan bir polis memurumuz elinde megafonla yaptığınız toplantı kanuna aykırıdır diye megafonda bağırmaya başlıyor. Şimdi burda Amirin sözü mü geçerlidir yoksa orda bir polis memurunun sözü mü geçerlidir? Amir izin vermiş konuşabilirsin demiş ancak bir kişi çıkıyor konuşamazsınız dağılacaksınız. Bu da yine yapılan müdahalenin kanunsuz olduğunu, keyfi bir müdahale olduğunu ve bunu yapanlar hakkında da bir soruşturmanın başlatılması gerektiğini ifade etmek istiyorum.
-Hocamız ben amirinden izin aldım şeklinde ifade etmesine rağmen megafonla uyarılar maalesef devam etti.
-Son olarak 11. Ağır Ceza Mahkemesine yeni bir dava dosyası eklendiğini duyduk. Bu konuda da bizleri bilgilendirebilir misiniz?
Adem TURAL: Alparslan Kuytul Hocanın yaptığı bir konuşmanın FETÖ’ye yardım etmek iddiasından dolayı yeni bir iddianame hazırlanıyor ve 11. Ağır Ceza Mahkemesine sunuluyor. 11 Ağır Ceza Mahkemesi’nde önceki dosyayla irtibatlı olduğu için bu iddianameyle birleştirme kararı veriyor. Ben bu iddianameye konu olan konuşma hakkında açıklama yapmak istiyorum. Darbeden sonra, Darbe esnasında vatandaşların müdahalelerinin yargılamaya konu olmayacağına dair bir KHK çıkarılmıştı ve bu KHK’nın ayrıntıları vardı. (Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın, 15 Temmuz darbe girişimi ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişilerin” hiçbir hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğunun olmayacağı belirtiliyor.
Bu da, 8 Kasım 2016 tarihli, 6755 sayılı kanuna ek getirilerek yapılıyor.
Bu kanunun 37. maddesinde, darbe teşebbüsü ve devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılmasında yer alan resmi görevliler hakkında hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluk doğmayacağı belirtiliyordu.) Birçok hukukçu da bu getirilen KHK’nın Türkiye’de bir kaosa sebep olabileceğini çok belirsiz ve muğlak ifadelerin olduğunu bu sebeple de bu KHK’nın değiştirilmesine veya düzeltilmesine dair birçok hukukçunun açıklaması söz konusudur.
Alparslan Kuytul Hoca da bu KHK hakkında fikirlerini beyan ederken konuşmasının bir bölümünde şöyle bir ifade geçiyor; ‘Bilindiği gibi o gece darbeden hiçbir şekilde haberi olmayan er statüsündeki Mehmetçiğimizin de kafasının kesildiğine dair, köprüden aşağı atıldığına dair birtakım iddialar söz konusu. Tabi bu birtakım iddialar gerçek mi değil mi bilmiyoruz ancak gündeme geldiği için Alparslan Kuytul Hoca da konuşmasında bu konuya temas ediyor. Ve “Tutmuş bir masum Mehmetçiğin kafasını kesmiş cani, bazılarını köprüden aşağıya atmışlar” diyor. Sen nereden biliyorsun diyor o erin, o Mehmetçiğin oraya darbe yapmak için geldiğini. Sen bilmez misin komutan emreder, asker bu emri yerine getirir. Yani kişi bir tatbikata gittiğini söylüyor, darbeden ve darbe yapılacağından haberi yoktur ve söz konusu olamaz da. Buna rağmen siz oradaki er statüsündeki insanlara bir linç girişiminde bulunuyorsunuz. Bu konuyla ilgili bir açıklaması söz konusu ve bu açıklamanın bir bölümünü alarak FETÖ’ye yardım ettiğine, darbeyi meşrulaştırdığına yönelik bir iddianame düzenleniyor. Bu kafasını kesme mevzusuyla ilgili ve yine Mehmetçiğe yapılan hukuksuz yanlış müdahalelerden dolayı birçok kişinin açıklaması söz konusuydu.
Öncelikle MHP Genel başkanı Devlet Bahçeli’nin bu konuyla ilgili açıklamasının bir bölümünü okumak istiyorum ‘Hiçbir şeyden haberi olmadan kamuflaj giydirip silah başı yaptırılan, tatbikat olur diyerek sokaklara çıkarılan suçsuz günahsız Mehmetçikler dayaktan geçirilmişler. Kimin suçlu, kimin mazlum olduğu tespit edilmeden Mehmetçiklerin yüz üstü yatırılışları, elleri yukarıda teslim alınışları, yerlerde darp edilmeleri bir skandaldır ve milli vicdana terstir. Doğru olmadığı henüz belli değilse de bir askerin kafasının kesilmesi tarihle izah olmayan bir canavarlıktır. Ve bunu yapan kişinin (ağır ifade ve hakaret içeren ifade de kullanarak) pişman edilmesi ve bir an önce cezalandırılması gerektiğine dair’ bir açıklaması birçok kişinin malumudur.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun da masum olan erlerin linç edilmesiyle ilgili bir açıklaması var. O da şu şekilde bir açıklama yapmıştır: “Askerlik yapan herkes şunu çok iyi bilir ki komutan talimat verir ve siz itiraz edemezsiniz gereğini yapmak zorundasınız. Talimat verilmiş onlar da dışarıya çıkmışlar. Siz eri ve erbaşı linç edemezsiniz, öldüremezsiniz. Onların suçu günahı ne?”
Şimdi bu açıklamalara dayanarak Alparslan Kuytul Hoca da masum olan erleri hiçbir yargılama yapılmadan cezalandırılmasını kınayan bir açıklama yapıyor. Ancak bu açıklamada yine kesilmiş, kırpılmış şekilde mahkemeye sunulmuş ve bir iddianame düzenlenmiştir. Biz bu iddianamenin de içinin boş olduğunu ifade etmek istiyoruz. Ve bu konuşmasının devamında şöyle bir ifadesi var. ‘Sen nereden biliyorsun bu askerin darbeci olduğunu? Sen tut götür teslim et, Yargı karar versin.’ Yani Alparslan Kuytul Hoca bu insan yargılanmasın demiyor. Sen cellat mısın diyor. Sen infaz edecek görevde misin diyor. Sen orada kamuflaj giymiş bir askeri buluyorsun ve onu linç ediyorsun, onu dayaktan geçiriyorsun. Sen o anda mahkeme mi kurdun, yargılama mı yaptın? Sen nereden biliyorsun o erin masum olduğunu ya da suçlu olduğunu? Açıklamasında ‘sen tut onu yakala götür Yargıya, Yargı karar versin’ diyor. Suçu varsa cezalandırılır, suçu yoksa bırakılır.
Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Harun Kodalak darbeden hemen sonra yaptığı açıklamada “Olayla hiçbir alakası olmayan masum erlerimiz var, bu erler ilk aşamada süzgeçten geçirilmiş ve 1200 er serbest bırakılmıştır”diyor. Bu da Alparslan Kuytul Hoca’nın açıklamasının haklılığını ortaya çıkarıyor. Yani ortada masum olan insanların olduğunu ve bunun ancak adil bir yargılamadan geçirilerek ortaya çıkarılabileceğini ifade ediyor.
Şimdi biz şunu sormak istiyoruz Alparslan Kuytul Hoca bu erler mahkemede yargılansın, suçu varsa cezalandırılsın dedi ve bundan dolayı da bir iddianame hazırlanıyor. Herkes kendi hakkını kendisi ararsa, hiçbir yargılama yapılmadan bir müdahale gerçekleştirilip infaz gerçekleşirse bu ülkede hukuku kim sağlayacak, barışı kim sağlayacak? Bu da yine 4 Nisan’da yargılama konusu yapılacaktır, biz orda da gerekli savunmalarımızı yapacağız. Alparslan Kuytul Hoca’da zaten bu konu hakkındaki savunmasını hazırlamış durumda. O da savunmasını yapacaktır. Bu konuşmadan da bir şey çıkacağını düşünmüyoruz. Bu iddianame 24 Ocak 2019 tarihinde mahkemeye sunuluyor. Tabi bir tesadüf müdür? Yoksa 24 Ocak’ta bir tahliye kararı çıkınca, çıkma durumu olunca tekrardan bir göz dağı vermek, bak biz sana yine dava açarız, susmak zorundasın, konuşursan davaları peş peşe açarız mı demek istiyorlar bunu bilmiyoruz. Sadece bir tesadüf de olabilir.
-Bu dava 8 Kasım’daki duruşmasına etki edecek bir dava mı?
Adem TURAL: Tahliye ile ilgili bir durum söz konusu değil. Sadece yargılama konusu yapılacak, suç unsuru taşıyan bir şey varsa mahkeme cezaya hükmedecek. Suç unsuru yoksa da beraatla sonuçlanacak.
-Adem Bey bizlere zaman ayırıp verdiğiniz bilgilerden dolayı teşekkür ediyoruz.
Adem TURAL: Bende teşekkür ediyorum. https://semrakuytul.com/2019/alparslan-kuytul-hocaefendi-avukati-araciligi-ile-dava-surecine-iliskin-sorulari-yanitladi.html