Alparslan Kuytul Hocaefendi 132 gündür haksız bir şekilde Bolu F Tipi cezaevinde tutularak tecrit zulmüne maruz bırakılıyor. Peki tecrit nedir?
Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi raporunda da geçtiği üzere; “…halen uygulanmakta olan fiili tecrit sistemi kabul edilemez ve hemen sona erdirilmelidir.”
Hapis içinde hapis tecrit…
Tecrit nedir?
Tecrit en sık kullanılan ve görülen anlamıyla “Bir insanın dış dünyadan koparılarak kendi haline bırakılması olayıdır.” İlişkide bulunduğu topluluktan çıkarmak, sosyal ekonomik ve kültürel olarak yalnızlığa terk etme hali olarakta bilinmektedir.
Hapishanelerde tecrit ne anlama gelmektedir?
Tecritin, insanın kişiliğine verdiği zararları tecriti yaşayandan başka kimse bilememektedir. Tecrit insanların hayatında ömürleri boyunca üstesinden gelemiyecekleri psikolojik, ruhsal ve bedensel sorunlara yol açmaktadır.
F tipinde 16 yıl yatan Tomax Carrera Juarros tecrit’i şöyle anlatıyor;
“İnsanların 15 gün tecritte kalarak konuşmayı nasıl unuttuklarını, daha doğrusu konuşmadıklarını gördüm. Dünyadan ve hayattan koparılmışsın, ama hala varolduğunu biliyorsun. Biliyorsun ki hala bir sesin var, ama senden alınmış istesen de sesin çıkmıyor. Kişiliğinizi parçalamaktan başka hiçbir amacı yoktur tecritin…”
Tecrit kelimesinin cümle içerisinde kullanımı
“İnsanların 15 gün tecritte kalarak konuşmayı nasıl unuttuklarını, daha doğrusu konuşmadıklarını gördüm.” (Tomax Carrera Juarros)
Sözlük’te tecrit ne anlama gelmektedir?
1- Ayırma, ayrı bir tarafta tutma.
2- Soyutlama
3- Yalıtım
4- Mahkumu cezasını tek başına çekmesi için diğer hükümlülerden ayırma.
Tecrit, bir işkence biçimidir ve söz konusu tutuklu ve hükümlülerin çoğu, cezaevlerine girmeden önce de işkenceye uğramış olan mağdurlardır.
Tecrit, tek bir kişinin kapalı bir mekanda, ortak alanlardan yararlanmaksızın ve günün makul bir bölümünü başka mahpuslarla sosyal ve kültürel iletişim kurmaksızın geçirdiği durumdur.
Tecrit, Avrupa cezaevi standartları bakımından bir işkence yöntemidir ve insan sağlığı bakımından getirdiği sonuçlar da, işkencenin getirdiği sonuçlarla aynıdır.
Tecrit uygulaması, tutuklu ve hükümlülerin yalnızca birbirleriyle değil, aile, arkadaş, avukat ve hekimlerle görüşmelerinin de kısıtlanması ve denetime tabi tutulmasını içermektedir
Tutuklu ve hükümlülerin iletişim ve haber alma hakları da, tecrit uygulamaları kapsamında kısıtlanmaktadır. Radyo yasaktır; bazı gazeteler, keyfi olarak engellenmektedir.
Tecrit ceza içinde cezadır. Süresiz tecrit psikolojik ve fiziki tahribat yaratır.
Tecrit cezası veya CİHK tarafından tanımlanmış olan hücrede uzun süre tutulmanın insan psikolojisi üzerindeki etkileri bilim insanları tarafından tespit edilmiş ve şunlar söylenmiştir.
İzolasyon hücreleri yöntemi ile mahkumun bilinci ve kişiliği herhangi bir fiziki işkence yapılmaksızın parçalanarak yok edilmektedir.
Kontrasyon zayıflığı, ruhsal bozukluk, şaşkınlık, mantıksal düşünmede zorluklar, senzo-motorik değişiklikler ve algılama bozuklukları oluşmaktadır.
Cümle kuruluşlarında anlamsızlıklar ve kopukluklar olmakta, belirli bir zaman sonra konunun içeriği unutulmaktadır.
Duyumların algılama düzeyleri tamamen farklılaşmakta, bu nedenle duyum sapması ve halüsinasyon hali, aşırı duyarlılık ortaya çıkmaktadır.
Mahkûm veya tutuklu uzun izolasyon koşullarında kimlik kaybına uğramaktadır. Mahkumun kimliğinin kaybı onun her anının denetim altına alınması özel yaşamının yitimiyle oluşmakta, bu da kişide kendi değerlerinin anlamsızlaşmasına yol açmakta ve irade dışı davranışlarının dışardan müdahaleyle değiştirilebilmesine olanak sağlamaktadır.
Görüldüğü gibi F tipinin getirdiği bellidir. Amaç kişiliğin ortadan kaldırılmasıdır. Yukarıda belirtilen uluslararası belgelerin uzun süreli tecriti yasaklamasının nedeni de budur. Amaç cezaevine konmuş kişinin yeniden topluma kazandırılması ise F tipleriyle bu amaç güdülmemekte, o’nun kişiliğinin ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır.
Alparslan Kuytul Hocaefendinin de şu anda tutuklu bulunduğu F Tipi cezaevlerine ilişkin tartışmalar, Milli Güvenlik Kurulu ile İçişleri ve Adalet Bakanlıklarının bu konudaki tepkileri ve şu anda yapılmakta olan uygulamalar, F tipi cezaevlerinin tecrit amaçlı olduğunu kanıtlamış bulunmaktadır. Bu uygulamaların tecrit olarak görüldüğü, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesinin (CPT) önraporunda da ifade edilmiştir.
Hükümet, tecrit uygulamaları konusunda, bu uygulamalara karşı olduklarını, ancak Terörle Mücadele Yasası 16. Maddesi gereğince uyguladıklarını söylemektedir. Oysa söz konusu madde 10 yıldır yürürlüktedir ve şimdiye değin tecrit uygulaması bu yasayla ilişkilendirilmemiştir.
Adalet Bakanlığı, F tipi cezaevlerindeki mutlak tecrit uygulamalarının, Terörle Mücadele Yasası 16. maddesinin gereği olduğunu ileri sürmektedir.
19 Aralık 2000 tarihli operasyonla birlikte F Tipi Cezaevleri açılmış ve uygulamaya geçilmiştir. Siyasal tutuklu ve hükümlüler ile diğer örgütlü suçlardan yargılanan ya da hüküm giyen kişilere uygulanacağı ilan edilen tecrit, 1987 Avrupa Cezaevi Standart Kurallarına aykırıdır.
Alparslan Kuytul Hocaefendi 132 gündür tecrit zulmüne maruz kalıyor!
-3 kişilik koğuşta tek başına tutularak adeta kimseyle irtibat kurması istenmiyor
-Delil ve hüküm olmaksızın ‘terör örgütü üyesi’ muamelesi görüyor
-İddianamesi henüz hazır olmadığı halde medyada türlü suçlarla iftiralara uğradı
-Vefat eden abisinin cenazesine katılamadı.
-Çok yaşlı olan annesini, zor şartlarda annesinin cezaevine götürülmesi suretiyle bir defa görebildi.
-Diğer tutuklulara sağlanan spor saati, kütüphaneye çıkma, ortak havalandırmayı kullanma ve sohbet grubuna katılma gibi birçok haktan mahrum bırakılıyor.
-Açık görüş hakkı 2 ayda bir, telefon açma hakkı iki haftada bir veriliyor.
-Üç kişi ile görüşme hakkı verilmiyor.
-Mektupları aylar sonra verildi.
-Ailesi; onu görebilmek, sesini duyabilmek ve binlerce sevenine kendisiyle ilgili haber ulaştırabilmek için her hafta Adana-Bolu arasında saatlerce süren yolculuk yapıyor.
Alparslan Kuytul Hocaefendiye yapılan tecrit zulmu dünya genelinde gündem olmaya ve tepki çekmeye devam ediyor.