Hamd âlemlerin Rabbı olan, bizleri dost ve kardeşlerimizle kuvvetlendirerek sahipsiz bırakmayan Allah’a, salât ve selam da bizlere her konuda en güzel bir şekilde örnek teşkil eden Efendimizin Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in üzerine olsun.
Bir medeniyet inşa etmek için gönderilmiş olan Kur’an-ı Kerim, bizleri bunun için gerekli olan her açıdan yönlendirmiştir. Bir fert veya toplum olarak nasıl yaşamamız gerektiğinin detayları kitabımızda mevcuttur. Fertlerin yaşam tarzı ve ahlakı, toplumun kemale ermesinde önemli bir rol oynar. Çünkü medenî bir toplum medenî fertlerden meydana gelir. Medenî insan fıtratı üzere devam edendir. Vicdanını, saygısını, kibarlığını, yardımseverliğini, edebini, ahlakını, hak ve adalet anlayışını kaybetmemiş veya yıpratmamış insanlar medenî sayılır.
Bu değerlerin korunması için ayrı ayrı her alanda toplumsal dayanışma şarttır. Bir ferdin tek başına İslamî ve insanî değerlerini muhafaza etmesi zordur. Hatta bazıları için mümkün değildir. Şeytanın vesveselerine, fitnecilerin tuzaklarına, düşmanın saldırılarına ve dünyanın imtihanına karşı dik durabilmek her konuda köklü bir dayanışma ile mümkündür.
İslam davası, daha ilk günden itibaren fertleri arasında ictimaî dayanışma hâkim olan bir topluluk olarak kaim olmuştur. İlk Müslümanlar imanlarını dayanışma ile korudular, düşmanlarına karşı bir beden gibi oldular. Öyle bir kenetlendiler ki şeytan bile aralarına sızamadı. Şeytanla, nefsimizle, düşmanla mücadele ortamı olan bu dünyada ayakta kalabilmenin formülünü Kur’an-ı Kerim bizlere şu ayetle bildirmiştir. “Şüphesiz Allah, kendi yolunda sanki birbirine kenetlemiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever”1
Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in ashabı her zaman Rabbimizin hoşuna gidecek amelleri öğrenmek ve bununla O’nun rızasına ulaşmak arzusu içindeydiler. Yine bir defasında sordular: “Ya Rasulallah Allah’ın en çok sevdiği amel hangisidir?” Bunun üzerine Saff suresi 4. ayet nazil oldu ve Rabbımız: “Şüphesiz Allah, kendi yolunda sanki birbirine kenetlemiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever” buyurdu.
Bu ayetle yüce Rabbimiz bizlere bir toplum modeli sunmuştur. Öyle bir toplum ki; muhabbet ve dayanışma harcıyla birbirine bağlanmış ve aralarındaki bu sıkı bağ sebebiyle sanki bir duvar gibi sağlam olmuşlardır. Öyle bir toplum ki; sağlam harcı sebebiyle ne içerden ne de dışarıdan bir sızma mümkün olmaz. İçerden yani; aralarındaki güven sebebiyle fertleri arasına bir fitne giremez. Sırları, namusları, emanet ettikleri işleri emniyettedir. Dışarıdan yani; hiçbir fitnecinin fitnesi ya da düşmanın estirdiği sert rüzgârlar o sağlam binanın -bırakın yıkılmasını- sarsılmasına bile sebep olamaz.
Düşmanın saldırılarını hep beraber göğüsler, dostlarının ihtiyaçlarını hep beraber üstlenirler. Onları ancak tamamını yıkabilecek kadar kuvvetli bir darbe çökertebilir. Hatta şiddetli esintiler yalnız birini bile sarsamaz. Çünkü bir bütündürler.
“Bir bina gibi” ifadesinde o kadar derin manalar mevcuttur ki Rabbimizin istediği toplum modeli bundan daha güzel ifade edilemezdi. Bu toplum; bir bina gibi yani her biri tek tek tuğlalar halinde değil muhabbet, yardımlaşma, dayanışma ve aynı hedefe kilitlenme gibi vasıflarıyla birleşmiş, bir bütüne dönüşmüştür. Ona sığınılır, onda yaşam vardır. Soğuktan, yağmurdan, yırtıcı hayvanlardan ve tüm korkulardan onunla güvende olunur.
Aynı zamanda onlar, sadece üst üste konulmuş tuğlalar gibi değillerdir. Birbirine, eritilmiş kurşunla birleştirilmiştir. Yani harçları çimento değil kurşundur. Böyle bir topluluğu hangi kuvvet yıkabilir.
Onların bu bağlılığının birçok sebebi var elbette. Aynı Allah’ın kulları olarak hepsi aynı makamı razı etme derdindedir. Hepsi aynı Rasulün takipçisi, aynı öğretmenin talebeleridir. Aynı kitabın emirleri ile hepsi mükelleftir. Yönleri tek bir yönedir. Hedefleri ve istekleri birdir. Aynı ahlakla eğitilmişlerdir.
İslam toplumu şu özelliklere sahip olmadan kurşunla kaynatılmış duvarlar gibi sapasağlam olamaz.
1- İnanç ve hedef bakımından mükemmel bir görüş birliği 2- Birbirlerine karşı samimi bir bağlılık ve dayanışma -ki bu yüce bir gaye olmadan gerçekleşemez.- 3- Yüksek derecede bir ahlak. Çünkü ahlaken zayıf kimselerin bu ahlakî zafiyetleri, bir birleriyle münakaşaya sebep olur. 4- Gaye ve hedefe ulaşmak için duyulan arzu ve onu elde etmek için gösterilen kararlılık.2
Bina gibi olmanın bir manası da dağınık olmamaktır. Allah Azze ve Celle, İslam toplumunun düzenli ve disiplinli olmasını sevmektedir. Hepsi, durması gereken hizayı bilir ve sınırını aşmaz.
Her ferdin, bir ya da birkaç zaaf noktası vardır. İslam toplumunun bir ferdi bir yönden zayıf ise diğer yönden kuvvetlidir. Fertlerin birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi olmalarının bir faydası da, birinin zafiyetinin diğerinin desteği ile izale edilmesi ve bu şekilde hepsinin kuvvet bulmasıdır. Çünkü bu hayat mücadelesinde her insan, düştüğünde tutup kaldıracak bir ele, sendelediğinde dayanacağı bir dayanağa muhtaçtır.
Kur’an-ı Kerim, bir ümmet binası kurmak istiyordu. Bu ümmet; yeryüzünde Allah’ın emaneti olan dinini, hayat nizamını ve sistemini hâkim kılacaktı. Bu ümmet binasını, ferd ferd ruhlarda ve cemaat cemaat topluluklar halinde kurmaktan başka çaresi yoktu. Çünkü İslam cemaat olmadan ferd halinde kurulamazdı. İslam; toplumdan ayrı, bir kenara çekilmiş ve bir mabedde Allah’a ibadet edenlerin dini değildir. Çünkü bu şekilde din, fertlerin hayatında tahakkuk etmez. Hâlbuki İslam ferdî ve ictimaî her yönden hayata hâkim olmak için gelmiştir.3
Bu hedefe doğru yürümek isteyenler, imanlarının verdiği mesuliyetle hedeflerine kilitlenenler, toplumsal kaynaşmanın yollarını bularak birbirlerine de kenetlenmelidirler. Bu zorlu yolculukta sonuca varana kadar devam edebilmek ancak böyle mümkün olabilir. Kardeşler arası gerçek bir tanışmanın ve muhabbetin oluşması, birbirlerini sık görmelerine, başka hiçbir menfaat gütmeksizin ziyaretleşmelerine, zor zamanlarında dayanışmalarına bağlıdır. İşte o zaman, İslam toplumu parçalanamaz bir bütüne dönüşür. Fertleri bu anlayışla yetişmiş bir cemaat, artık sarsılmaz bir kale ve inşallah Rabbimizin de sevdiği bir topluluktur. Ziyaretleşme, yardımlaşma ve dayanışma ile muhabbete ulaşan, bu şekilde birbirine kenetlenmiş bir bina gibi hedefine koşanlardan olmak temennisiyle Allah’a emanet olunuz.
Kaynak
1- Saff 4
2- Tefhim’ul Kur’an c.6 sf.265
3- Fı-Zılal’il Kur’an c.14 sf.444