Alparslan Kuytul Hocaefendi 1965 yılında Adana’da dünyaya geldi. Allah’ın lütfuyla dine temayülü olan bir çocuk olarak yetişti. Çocukluğunda camiye gider, arkadaşlarını camiye götürür ve namaz kıldığı camiyi temizlerdi. Özellikle babasından gördüğü dini hassasiyet ve hocalardan almış olduğu İslamî dersler ışığında Kur’an ve Sünnet sevgisiyle büyüdü.

İlköğrenimini Adana İnkılâp İlkokulu’nda, orta öğrenimini Tepebağ Ortaokulunda, lise öğrenimini de Adana Erkek Lisesi’nde tamamladı.  Lisede iken 1980-1982 yılları arasında okul çıkışı ve hafta sonları okul arkadaşlarını okulun karşısındaki camiye götürür ve onlara dini sohbetler yapardı. Muhterem Alparslan Kuytul Hocaefendi, 1983 yılında Çukurova Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi, İnşaat Mühendisliği Bölümüne başladı. Üniversitede öğrenci iken 1986’da ilk öğrenci evini kurarak orada üniversitelilere ve esnaflara dersler yapıyordu.

Yaptığı eğitim ve hizmet faaliyetlerini bir adım daha ileri götürebilmek için 1988 yılında Kardeşler Kitabevini kurdu. Kitabevinin bahçesinde tebliğ faaliyetlerine ve haftalık derslere yıllarca devam etti. 1987-1988’de Üniversiteden mezun olduktan sonra 1990 yılında Askere giden Hocaefendi,  askerlik görevini tamamladıktan sonra 1992’de Mısır’ın Ezher Üniversitesi İslam Hukuku Fakültesine başladı. 1996-1997’de mezun olduktan sonra Türkiye’ye döndü.

Hocaefendi, lise çağlarından itibaren yeryüzünde Allah’ın değil insanların dediğinin olduğunu ve Allah’ın hükmetme hakkının gasp edildiğini görüyor, bundan dolayı “Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olmalı” diyerek buna tepki gösteriyor ve insanları uyandırmaya çalışıyordu. Öte yandan Müslümanların içinde bulunduğu durum, görülen zulümler ve neslimizin gidişatı onu derinden üzüyor ve mazlum ümmetin kurtuluşu için Rabbanî bir hareketin ortaya çıkması için mücadele ediyordu.

Ezher üniversitesinde eğitimine devam ederken 1994 yılının Kasım ayında Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfı’nı kurdu. Vakıf kurulduktan sonra eğitim ve hizmet faaliyetlerine vakıf binasında devam etmiştir. Vakıf zaman içerisinde birçok il ve ilçede şubeler açmıştır. Hocaefendi, her cuma akşamı vakıf merkezinde yaptığı tefsir ve konulu derslerin yanı sıra talebelerine âlim sıfatı kazandıracak Hadis, Siyer, Fıkıh, Usul, Arapça gibi ilmi dersler, bunlarla birlikte aydın sıfatı kazandıracak Ortadoğu Gerçeği, Beşeri İdeolojiler, Çağdaş Kavramlar ve Dünya Siyaseti gibi dersler de yapmaktadır.

Furkan Vakfı

Çünkü Hocaefendi, Müslümanların yeniden ayağa kalkıp kurtulmasının bir yönüyle aydın, bir yönüyle âlim vasıflarını kazanmış ve toplumuna öncülük yapacak Öncü Bir Neslin yetiştirilmesine bağlı olduğuna ve İslam medeniyetinin ancak böyle bir nesille kurulabileceğine inanmaktadır. Bu derslerin birçoğu furkanvakfi.net adresinde bulunmaktadır.

O, hayatını İslam Medeniyeti’nin inşası uğrunda mücadeleye adamış seçkin bir ilim, dava ve hareket adamıdır. Hocaefendi’nin en büyük hayali ümmete liderlik yapacak öncü bir neslin yeniden doğmasıdır. Bu uğurda gece-gündüz dersler vererek bu nesli yetiştirme gayretindedir ve tüm mesaisini buna ayırmıştır. Muhterem hocamız yıllardır bu uğurda yapmış olduğu eğitim ve hizmet faaliyetlerine aralıksız devam etmektedir. 2002 yılında evlenen Hocaefendi’nin beş çocuğu vardır.

Bu eğitim ve hizmet faaliyetlerini gerçekleştirirken 2011 yılında “Furkan Nesli – Öncü Nesil” Dergisinin çıkmasına öncülük etmiştir. Dergide aylık olarak kaleme aldığı ilmî ve siyasî makalelerle derginin başyazarlığını yapmaktadır.

Bir yandan ilmî dersler veren Hocaefendi diğer yandan yurt içi ve yurt dışında halka açık konferanslar düzenleyerek toplumsal bir bilinç oluşmasını da sağlamaya çalışmaktadır. Ayrıca üniversiteli gençlerle söyleşi, kitabevi sohbetleri, Skype üzerinden dersler, zulme karşı gerçekleştirdiği mitingler, Ramazan ayında iftar programları ve Ramazan sohbetleri düzenlemektedir.

Hocaefendi, unutulmuş sünnetlerden olan akrabayı uyarma ve akraba ile ilgilenme sünnetini yeniden ihya etmiş, akrabaları ile sohbet grupları başlatmış ve bu şekilde cemaat mensuplarının yüzlerce akraba sohbet grubu başlatmasına vesile olmuştur.

Talebelerinin ilmi gelişiminin yanında manevi gelişimine de önem veren Hocaefendi’nin öncülüğünde, Türkiye’de unutulan itikâf sünneti yaklaşık 15 yıldır ihya olmuştur ve Furkan hareketine gönül verenler Türkiye’nin çeşitli illerinde çok sayıda camide her sene itikâfa girmektedirler.

1994 yılından beri yaptığı Cuma Tefsir Dersi, www.furkanvakfi.net sitesinden canlı olarak yayınlanmakta ve binlerce kişi tarafından izlenirken, soru-cevaplar bölümünde fıkhî, siyasî ve güncel olaylara yönelik yaptığı analizler sosyal medyada büyük bir kitle tarafından takip edilerek beğeni almakta ve her kesimden birçok insan tarafından kabul görmektedir.

2003 yılından itibaren çeşitli illerde düzenli konferanslara başlayan Hocaefendi’nin konferanslarına on binlerce insanın katıldığını gören bazı derin ve karanlık güçler Hükümet eliyle 2014 yılından beri konferansları engellemeye başlamış, önce spor salonları verilmemiş ve konferansların TV kanallarında yayınlanması engellenmiş daha sonra ise düğün salonlarında bile konferans yapmasına müsaade edilmez hale gelmiştir.

Hocaefendi’yi birçok hocadan ayıran en önemli özelliklerinden biri, onun ülke ve dünya gündemine duyarsız kalmaması ve siyasi olaylara Kuran ve Sünnet ışığıyla bakarak yorumlar yapmasıdır. Hak bildiğini söylemekten korkmayan kişiliği, onu alışılmış hoca ve lider modellerinden ayırmaktadır.

O, Hak bildiğini söylemekten asla korkmamış ve daima “İslam’a veya Müslümanlara zarar verildiğinde konuşurum. Ben sonumu değil, görevimi düşünürüm” demiştir.  Bu yüzden birçok sıkıntılarla, mahkemelerle ve iftiralarla karşılaşmıştır. Ancak o, kınayıcının kınamasından, iftiracının iftirasından korkmadan daima hakkı haykırmış ve haklının yanında durmuştur. Yanlışa yanlış demiş ve güçlü de olsa haksızların safında asla yer almamıştır.

Hocaefendi’nin en büyük amacı; Rabbani metotla İslami hizmetler yapan, tüm meselelere sahabiler gibi Kur’an ve sünnet penceresinden bakan, Kur’an’da bulunan iman, ibadet, ahlak ve cihad gibi tüm vitaminleri alınması gerektiği kadar alabilen öncü bir neslin yetiştirilmesidir. Alparslan Kuytul Hocaefendi bu özlemini gerçekleştirebilmek amacıyla tüm mesaisini eğitim ve hizmet çalışmalarına vakfetmiştir.

İslam Ümmeti’nin kurtuluşunun alim ve aydın vasıflı insanların yetiştirilmesinden geçtiğine inanan Alparslan Kuytul Hocaefendi, bu amaçla yıllardır talebeleriyle derslerine devam etmektedir.

Ümmet İçinde Örnek Bir Şahsiyet, Örnek Bir Hoca, Örnek Bir Lider; Muhterem Hocamız

Henüz 10 yaşındayken caminin anahtarı kendisine teslim edilip camiyi her gün ilk açan olacak kadar mescitlerde büyüyen,

İslam’ı anlatmaya, 14-15 yaşlarında iken beraber top oynadığı arkadaşlarını camiye götürüp onlara bildiklerini anlatmakla başlayan,

İlk öğrenci evini Üniversite 2. sınıftayken birkaç arkadaşıyla kurup evin ilk eşyasını kendi evinden götürdüğü yataklarla oluşturan,

Öğrenci evinin halısının parasını Kurban Bayramı’nda topladığı derilerin ve bizzat kendi elleriyle temizlediği bağırsakların parasıyla ödeyen, ondan sonraki birçok yılda İslami hizmetler için kapı kapı gezerek deri toplayan, bağırsak temizleyen,

Halen de Kurban Bayramı’nın tamamını gece gündüz demeden Vakıfta kurban işleri için mesai yaparak geçiren,

Gençlik yıllarında ailesini ‘zekâtı veriyorsunuz ama ince ince hesap ederek vermiyorsunuz’ diye uyarıp anlamadıklarını görünce tepkisini evde kalmayarak gösteren,

Ailesi ‘istikbalini düşün’ dediğinde ‘Ben zaten istikbalimi düşünüyorum, asıl istikbal ahirettir’diyerek üniversiteden sonra kendisini tamamıyla İslam davasına vakfeden, İnşaat Mühendisi olmasına rağmen o günden bugüne dünya için bir gün çalışmayıp her gününü İslam’ın geleceği için çalışarak geçiren,

Daima; “Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olmalı” diyerek Rabbinin hakkını savunup, hayatını İslam Medeniyetine adayan,

Evlenirken ailesinin tüm ısrarlarına rağmen yeni eşya almayıp (halen de) evinde annesinin 50 yıldır kullandığı divanları, koltukları, halıları kullanacak kadar zühd içinde yaşamaya dikkat eden,

Falan-filan hocalar lüks villalarda yaşarken mütevazı bir apartman dairesinde yaşlı anası, hanımı ve beş çocuğuyla birlikte yaşayan,

İmkânı olmasına rağmen çok çeşitli kıyafetler yerine sadece birkaç çeşitle yetinen,

Bir eşya toplumda çok yaygınlaşıp herkes tarafından kullanılmaya başlanmadıkça kendi evine almayı lüks sayan, (Çamaşır, Bulaşık makinesi gibi)

Kendisi için zenginler gibi yaşamayı hoş görmeyip, Peygamberi gibi yaşamayı şiar edinen,

Kullandığı kâğıdın boş kalan tarafını atmayıp, kesip not kâğıdı olarak değerlendirecek, silgisi küçücük kalsa da bitinceye kadar kullanmaya devam edecek ve hatta dışı kırılmış sadece iç hortumu kalmış tükenmez kalemi bile bitene kadar kullanacak kadar israf etmemeye özen gösteren,

Kırk derece ateşliyken bile derslerini ihmal etmeyip, dersleri ‘Ders Şifa Polikliniği’ olarak isimlendiren,

Hizmet için hiçbir mazeret kabul etmeyip bu sebeple önceden ayarlanmış konferansını iptal etmeyerek 4. çocuğunun doğum müjdesini bir konferans esnasında alan,

Çocuklarını özel okullarda değil devlet okullarında okutan,

Birçok hoca da dâhil çoğu eş, hanımının kendi evinin hizmetini görmesinden taviz vermezken hanımının yoğun hizmet hayatına razı olmakla kalmayıp bunu da bir sevap vesilesi olarak gören,

Bu kadar yoğunluğuna rağmen yaşlı anasına ve çocuklarına zaman ayırmayı da ihmal etmeyen, onlarla şefkatle ilgilenen,

Onca uykusuzluğa ve yorgunluğa rağmen konferans dönüşlerinde arabada yarınki derslerine hazırlık yapacak kadar dersini önemseyen,

Zengin bir tanıdığı 5 yıldızlı otelde iftara davet ettiğinde ‘Ben 15 yıldızlı otelde iftar edeceğim’diyerek fakir bir ailenin damında -5 değil milyonlarca yıldızın altında- iftar etmeyi tercih eden,

Zenginlerden çok fakirlerle oturup kalkmayı seven,

Karşıdaki kim olursa olsun dikkatle dinleyip fikirlere özellikle değer veren,

Ramazan ayının sadece 1-2 gününde ailesiyle iftar edebilip, geriye kalan bütün günlerini toplu iftarlardan sonra cami bahçelerinde ve parklarda İslam’ı anlatarak geçiren,

Ahlakıyla, ibadetiyle, metodu, siyaseti ve stratejisiyle Kur’an’ı ve Sünneti çok iyi bilen, adım adım Kur’an ve Sünnetin izinden giden,

Söylediklerini öncelikle kendi hayatında uygulayan,

Yakınında olan herkesin şahit olduğu üzere abartısız gece gündüz daima DAVA diyen, hayatı davasına hizmetten ibaret olan, RABBİNE ÂŞIK,

Feraset ve basiretiyle yaptığı öngörüler gün gibi doğru çıkan…

Herkesin sesini çıkarmaya korktuğu zamanlarda hakikatleri cesaretle haykıran,

Tüm konuşmalarında ve sorulara verdiği cevaplarda onun-bunun hoşuna gitmesini değil de sadece Rabbini dikkate alan,

Allah’tan başka hiçbir makama yaranmaya çalışmayan,

Sırtını sadece Allah’a ve Müslüman kardeşlerine dayayarak güç bulan,

Herkesin ne yapacağını bilemeyip telaşa düştüğü anlarda Rabbine sonsuz teslimiyet gösteren,

İslami ilimlerin hepsinde kendini son derece yetiştirmiş İslam hukukunda ise özellikle uzman olan,

Kendisine sorulan sorunun cevabını ezbere biliyor olsa bile yine de kitaplara bakan,

Defalarca anlattığı konularda bile derse gitmeden önce mutlaka bir kez daha çalışan,

Yaptığı her işi titizlikle ve en güzel şekliyle yapmaya çalışan,

Bütün bu gayretlerine rağmen cemaatin parasından veya insanlardan bir kuruş bile para ya da menfaat talep etmeyen, az da olsa kıymetli bir hediyeyi asla kabul etmeyen…

Ümmetin parasının bir kuruşunu bile israf etmeyen, ettirmeyen,

Her konuda öncü, örnek, seçkin bir liderdir Muhterem Hocamız… Bu yazdıklarımız onu anlatmaya yeterli değil ama biraz daha özetleyecek olursak;

AYDIN

ÂLİM

MUTTAKİ

CESUR

ÇALIŞKAN

FEDAKÂR

Hocamızın bütün bu özelliklerine onu uzaktan yakından tanıyan herkes şahittir.

Esma ARDIÇ

Bu yazı Furkan Nesli Dergisinden alınmıştır.

 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here