ADANA 4. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA

 

 

DOSYA NO                          : ………………………

 

TAHLİYE TALEP EDEN

SANIK                                  : ALPARSLAN KUYTUL. F Tipi Cezaevinde Tutuklu BOLU

 

TUTUKLULUĞA

İTİRAZ EDEN                    : SEMRA KUYTUL (Tutuklunun Eşi)

 

ADRES                                 : …………………………

DAVACI                               :  .…………………………

SUÇ TARİHİ                       :  …………………………

KONU                                   : Eşim Alparslan Kuytul’un tahliyesine karar verilmesi hakkındadır

AÇIKLAMALAR               :

 

Eşim Alparslan Kuytul, 30 Ocak 2018 Tarihinde Gözaltına Alınmış Ve 8 Şubat 2018 tarihinde Adana 2. Sulh ceza hakimliği tarafından “terör örgütüne üye olmak (220/7 , 314/2) ve Dolandırıcılık” suçlamalarıyla tutuklanarak Bolu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna gönderilmiştir.

Eşim, 10 aydır tutukludur ve bu on aylık tutukluluk sürecinde cezaevinde bir koğuşta tek başına bırakılarak bir nevi tecrit uygulamasıyla maruz kalmıştır. Tutukluluğunun ilk aylarında diğer tutukluların faydalanabildiği birçok hakkında da kısıtlama yapılmak suretiyle bir yandan bizzat kendisi diğer yandan biz ailesi olarak çok sıkıntılı günler geçirmek suretiyle henüz “mahkûm” olmamış bir tutuklu olmasına rağmen bir nevi yargısız infaz ile cezalandırılmış olduk. Hala birçok hakkı kısıtlanmakta, kütüphaneye çıkma, toplu sohbet gruplarına katılma, diğer hükümlü ya da tutuklularla birlikte spor yapma hakları kendisine verilmemektedir ve HALA ikametgâhımıza 700 km mesafede olan BOLU F Tipi Cezaevinde tutulmaktadır. 10 aydır tek başına kaldığı için onun yalnızlığını hafifletmek amaçlı olarak her hafta yüzlerce lira masraf yaparak yaklaşık 10 saatlik yolu gidip gelmek suretiyle her hafta bir gün içinde 20 saat yolculuk yapma sıkıntısını da çekmeye devam etmekteyiz. Kendisinin baba ilgisine muhtaç BEŞ çocuğu ve DOKSAN YAŞINDA ve oldukça hasta bir annesi vardır. Hassaten annesi her gün, ÖLMEDEN oğlunu son bir kez görmeyi istemektedir ve bu durum bizlere işkence olarak yetmektedir. 5 yaşındaki küçük kızı Rabia’nın “babamın suçsuz olduğunu hala anlayamadılar mı” sorusuna artık ne cevap vereceğimizi bilemez hale geldik. Bunlar mağduriyetimizin sadece burada anlatılabilir kısmıdır. Eşim Alparslan Kuytul’un kendisi başta olmak üzere ailece yaşadığımız maddi-manevî mağduriyetimiz kelimelerle ifade edilebilecek boyutu çoktan aşmıştır.

Eşim Alparslan Kuytul hakkında 6 ay sonra hazırlanan iddianamede “terör örgütü üyeliği” suçlaması düşmüş ve sonrasında iddianame tefrik edilmişti. Eşim 10 aylık tutukluluk sürecinin ardından 08.11.2018 tarihinde “Terör Örgütü Propagandası Ve Terör Örgütüne Bilerek Ve İsteyerek Yardım Etme suçlamalarından Adana 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davasında Tahliye edilmiştir.

Eşim Alparslan Kuytul uzun bir tutukluluk sürecinin ardından çıktığı ilk duruşmada tahliye edilmesine rağmen tefrik edilen dosyadaki diğer suçlamadan da tutuklu olduğu için serbest bırakılmamıştır.

            Tutukluluğun devamına dair kararda Suçun işlendiği konusunda kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması, işin önemi, verilmesi beklenen ceza, bu nedenle sanığın kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların bulunması ve suçun CMK 100/3’te yer alan suçlardan olması buna göre adli kontrol yöntemlerinin yetersiz kalacağı, tutuklama tedbirinin ise somut olaya göre ölçülü olduğu” ifade edilmektedir.

            Bu hükme karşılık avukatlarımızdan edindiğim bilgiye göre:

Bu istem sayın mahkemenin toptancı bir yaklaşımla ve dosyayı her bir sanık yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapmadan tutukluluğun devamı talebinde bulunduğunu göstermektedir. Bu demektir ki evrak matbu hazırlanmıştır ve her tutuklama talebi için aynı gerekçeler belirtilmektedir. Oysa bu yaklaşım yanlıştır ve her olayın ve her şüphelinin özellikleri farklıdır.

Mahkemeniz matbu evrakta tutuklama nedenlerini yeterince açık göstermediği gibi, adli kontrole gitmenin neden yetersiz olacağını da açık bir şekilde belirtmemiştir.

Mahkemenizin bu yaklaşımı CMK 101/1.son’a aykırıdır.  Zira bu hükme göre, tutuklama isteminde adli kontrol uygulamasının neden yetersiz kalacağı hukuki ve fiili nedenleriyle birlikte belirtilmelidir. Buna göre, mahkemenizin CMK 109’daki koşullara uymamanın neden yetersiz kalacağını açıkça ve tüm hukuki gerekçeleriyle birlikte; ayrıca bu gerekçeleri de somut olgularla destekleyerek; olayın özelliğini de dikkate alarak belirtmesi gerekir.

Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de tutuklama istemleri ve tutukluluk halinin devamı kararlarında basmakalıp gerekçeler kullanılmasını sözleşmenin 5/1.c hükmünün “ihlali’’ olarak görmektedir. Hatta ‘’Mansur-Türkiye’’ Kararı’nda mahkeme bu gerekçeyle Türkiye’yi mahkûm etmiştir.

Mansur-Türkiye Kararı’nın dikkat çekici paragrafları şunlardır:

‘’(p.52)…Bu bağlamda ulusal yargı mercileri, varsayılan masumiyet ilkesini geçerli ölçüde dikkate alarak, kişisel özgürlüğe saygı kuralından kamu yararı adına taviz gerektiren haklı bir gerekçenin mevcudiyetine ilişkin lehte ve aleyhteki esasların tümünü incelemeli ve serbest bırakılma başvurularına ilişkin kararlarında bunları tesbit etmelidir….’’

‘’(p.53)….Edirne 1.Ağır Ceza Mahkemesi, başvuranın tutukluluk süresinin devamına ilişkin hususu dokuz kez görüşmüştür. Bay Mansur’un serbest bırakılmasının reddedilme gerekçesi olarak ‘’suçlamaların niteliğini’’ ve ‘’delil durumunu’’ öne sürmüş ve üç kez de kararı için bir gerekçe göstermemiştir.’’

‘’(p.56)…’’Delil durumu’’ ifadesi suça ilişkin ciddi göstergelerin mevcut olduğu ve devam ettiği şeklinde anlaşılmaktadır. Genel olarak ilgili etkenler olmasına rağmen, mevcut davada bunlar şikâyet konusu tutukluluğun devamını haklı çıkarmamaktadır.’’ (aynı yönde 27.11.1991 tarihli Kemmache-Fransa Kararı (No 1 ve 2))

           

 

Siz mahkeme heyetinin de bildiği üzere Eşim hakkında tutuklama kararı veren Sulh Ceza Hakiminin Tutuklama Kararı ve Gerekçeleri de Hukuki Değildir. Sayın Sulh Ceza Hakiminin isnat edilen suçlarının işlendiğini gösterir kuvvetli suç şüphesinin bulunmasını, işin önemini ve verilmesi beklenen ceza ile delillerin tamamen toplanmamış olması ile kaçma ihtimalinin varlığını gerekçe olarak göstermiştir.

Yine avukatlarımızdan edindiğim bilgiye göre:

Bu gerekçe gerek CMK 100’ün gerek Ay 19/4’ün gerekse AİHS md 5/1.c’nin mantığıyla bağdaşmamaktadır ve AİHM içtihadlarına da aykırıdır. AİHS 5/1.c’ye göre,’’suçu işledikten sonra kaçmasına engel olmak zorunluluğu inancını doğuran makul nedenlerin bulunması dolayısıyla’’; AY 19/4’e göre ‘’suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla ve bunlar gibi ‘tutuklamayı zorunlu kılan’ ve kanunla gösterilen diğer hallerde’’ tutuklanabilirler.

CMK 100 ise, üst temel normlar olan AİHS ve AY’dan daha sıkı koşullarla tutuklamayı düzenlemiştir. Buna göre, bir tutuklamaya karar verebilmek için ’kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren SOMUT OLGULAR ve bir TUTUKLAMA NEDENİ’’ bulunacaktır. Ayrıca, verilecek kararda ’’ÖLÇÜLÜLÜK’’ ilkesine uyulacaktır. Bu belirlenirken de işin öneminin, verilmesi beklenilen ceza ve güvenlik tedbiri ile ölçülü olması koşulu kesin olarak aranacaktır. Eşdeyişle, somut olayda başka bir önlemle ya da güvenlik tedbiriyle (örneğin adli kontrolle) bir sonuca ulaşılabilmesi mümkünse tutuklamaya karar verilemeyecektir.

Tutukluluğa itiraz dilekçemizin reddiyesinde geçen “şüphelinin kaçma tehlikesi bulunduğu” ifadesi bizleri ayrıca yaralamış ve rencide ederek bir kez daha cezalandırmıştır. Gösterilen bu gerekçe Eşim’in durumunun yeterince incelenmediğinin açık göstergesidir.

ÇÜNKÜ EŞİM ALPARSLAN KUYTUL, DAHA ÖNCESİNDE DEFALARCA İFADEYE ÇAĞRILMIŞ, YİNE BENZER KONULARLA İLGİLİ, HAKKINDA BİR KAÇ AYRI DAVA AÇILMIŞ OLDUĞU HALDE VE KAÇMAK İÇİN GEREKLİ ZAMAN VE İMKÂNA SAHİP OLDUĞU HALDE KAÇMA TEŞEBBÜSÜNDE ASLA BULUNMAMIŞ VE HATTA BEN EŞİ OLARAK SÖYLÜYORUM Kİ AKLINDAN BİLE GEÇİRMEMİŞTİR.

BIRAKIN KAÇMAYI, KAÇMAKLA İTHAM BİLE ONUN ONURUNU ZEDELEMEYE YETER DE ARTAR! AYRICA HAKKINDAKİ İTHAM VE SUÇLAMALARI KABUL ETMİYORUZ Kİ KAÇALIM. BEN DE EŞİ OLARAK ONUNLA BİR BÜTÜNMÜŞCESİNE İFADE EDİYORUM Kİ; SUÇSUZLUĞUMUZA OLAN İNANCIMIZ BİZİM ER YA DA GEÇ ADALETİN TECELLİ EDECEĞİ UMUDUMUZU KORUMAKTADIR.  Bu sebeple de kaçmayı gerektirecek bir durumumuz yoktur! Suçlu olan kaçar, suçsuz olan Adaletin er ya da geç tecelli edeceğine inanır. Biz de ailecek bu inançla sizlerin de vesilesi ile adaletin geç de olsa tecelli edeceğine inanıyoruz.

Ayrıca Türkiye, yargısıyla polisiyle bir devlettir. Koskoca devlet, tüm birimleri ve hatta kamuoyu tarafından tanınmış bir insanı gözetimde tutmaktan aciz mi kalacaktır?

Ayrıca Sulh Ceza Hâkimliği, tutuklama kararı gerekçesinde delillerin tam olarak toplanmamış olmasından bahsetmektedir. Hâlbuki bu soruşturma iki yılı aşkın bir süredir devam etmektedir ve tüm tanıkların beyanları alınmış, bilirkişi incelemeleri yapılmış, banka nakit hareketleri incelenerek raporları alınmış ve dosyaya konulmuştur.

İki yılı aşkın bir süredir devam eden bu soruşturmadan EŞİM ALPARSLAN KUYTUL’UN başından beri haberi vardır bu delillere asla etki etme, karartma girişiminde bulunmamıştır.

Bu tutuklamanın bir tedbir olup ceza olmadığı malumumuzdur. Ancak bu durum EŞİM ve ailesi olarak bizler için bir cezalandırmaya fazlasıyla dönüşmüştür. Bu cezalandırma için de henüz bir yargılama yapılmadığı da siz mahkeme heyeti olarak hepinizin malumudur. Şu halde, yargılama yapmadan ve yetersiz dayanaklarla verilen tutukluluğun devamına dair karar kaldırılmalıdır.

Ayrıca EŞİM’in tutuklu yargılandığı dosyada EŞİM ile beraber 44 sanık daha vardır. Dosyada toplam üç tutuklu sanık vardır. Vakfın muhasibi, başkan yardımcısı, eski başkanları, denetim kurulu üyeleri ve vakfın diğer resmi yöneticileri tutuksuz yargılanırken müvekkilimin tutuklu yargılanma sebebinin izah edilmesi gerekmektedir. Ve EŞİM’in vakfın herhangi bir resmi evrağında adı geçmemekte kendisi sadece kurucu başkanı olarak bilinmektedir. Eğer EŞİM’in delilleri değiştireceğinden, kaçacağından şüphe ediliyorsa aynı şüphe diğer 41 sanık için de söz konusu olması gerekmez mi? Mahkemenin isabetli bir kararla 41 sanık hakkında tutuksuz yargılama kararı vermiş olduğu görülüyor. Çünkü dosyadaki delilerin neredeyse tamamı toplanmış, bilirkişi raporları hazırlanmıştır. O halde eşitlik ilkesi gereği EŞİM ve hatta tutuklu yargılanan diğer iki tutuklunun da tutuksuz yargılanması adaletin gereği değil midir?

Ayrıca yine EŞİM’in bu dava dışında yine çeşitli konulardaki konuşmaları sebebiyle 10 ayrı mahkemesi devam etmektedir. Bu tutukluluk durumu diğer mahkemelerine de olumsuz sirayet etmekte ve savunma hakkını oldukça kısıtlamaktadır.

Şunu konuyu özellikle belirtmek isterim ki bütün bu izahatlara rağmen,

  • Eşim’in hakkındaki iddiaların bir kısmı çürütülmüş olduğu halde hatta Devletin Kurumlarında (TEM, MİT raporları) geçen raporlara göre de gerek Eşim Alparslan Kuytul’un gerek Furkan Vakfı’nın yapılan teftiş ve incelemeler neticesinde temiz olduğu belirtildiği halde,
  • Eşim’in tutuklu bulunmasının sebebinin, ona isnad edilen suçlar değil de cesaretle yaptığı ve asla düşmanca olmayan “yapıcı eleştiriler” olduğu kamuoyu tarafından da bilindiği halde,
  • Buna rağmen suç olduğu düşünülen konuşmalarının “düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında sayılması gerekliliği” kamuoyunda da konuşulan bir konu olduğu halde,
  • Farzedelim ki suç olma ihtimali olsa bile kaçma ve delil karatma şüphesinin olmadığı da şu memlekette neredeyse her fert tarafından bilinir hale geldiği halde,
  • Yine bu tutukluluk durumunun kamuoyunda oluşturduğu rahatsızlık şu memleketteki her kesim tarafından biliniyor olduğu halde,

Mahkemenin ısrarla tutukluluğu devam ettirmek istemesi, gerek bizler gerek kamuoyu tarafından bu kararın hukuki değil siyasi olduğu görüşünü desteklemektedir. Kamuoyu yoklaması yapılacak olsa Türkiye ve hatta Dünya çapında olayı takip eden hemen hemen herkes bunu bir susturma operasyonu olarak değerlendirmektedir ve yargının da bu siyasete alet olduğunu düşünmektedir.

Dolayısıyla Bu Durum Türk Yargısını Yaralamaya Devam Etmektedir.

Bu konuda bir anket gerçekleştirmek bu söylediğimin doğruluğunu ispatlar, dilerseniz basit bir anketle bu ifade ettiğimin doğru olup olmadığı DENENEBİLİR. Hatta bu fikri ailesi olarak biz de uygulayabilir ve sonucu sizlerin nezdinde Türk Kamuoyuna sunabiliriz. Eğer bu itirazımız da reddedilecek olursa diğer itiraz dilekçemizde bu ve buna benzer göstergeleri delilleriyle sizlere sunmayı hassaten isterim.

 

Ben Alparslan Kuytul’un Eşiyim; adresimiz, yerimiz, yurdumuz bellidir, 4 çocuğumuz bu devletin okullarında okumaktadır ve okudukları okullar bellidir. Şu 10 aydır eşi olarak benim bile hangi vakitte, nerede olduğumu Emniyet Mensuplarından öğrenmeniz mümkündür. Bu kadar sıkı bir takiple onun nasıl kaçacağı, iddianamesi hazırlanmış, deliller toplanmış olan bir dosyada daha hangi delilin nasıl karartılabileceği düşünülmektedir…

 

SONUÇ OLARAK: Yukarıda arz ve izah ettiğimiz nedenlerle EŞİM’in şartsız tahliyesini talep ediyorum. Mahkemeniz aksi kanaatte ise uygun Adli kontrol yöntemlerinden bir ya da birkaçının uygulanması suretiyle tahliyesine karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim. 26.11.2018

 

Alparslan Kuytul’un Eşi

Semra Kuytul

 

EK: Avukatımızın hazırladığı daha detaylı itiraz dilekçesi EK’tedir.

 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here