SORU: 1.11.2018 günü saat 09.45 sıralarında, Turgut Özal Bulvarı Gökkuşağı Kavşağı civarında “ALPARSLAN KUYTUL’A ÖZGÜRLÜK- ÖNCÜ NESİL HOCASININ YANINDA” yazılı atkıyla yürüyüş yaptığınız tespit edilmiş,

-Bahse konu yürüyüş için bildirimde bulundunuz mu? Yetkili makamlardan izin aldınız mı? Bahse konu yürüyüşü kim organize etmiştir?

-Üzerinde “Alparslan Kuytul’a Özgürlük- Öncü Nesil Hocasının Yanında” yazılı atkılarla niçin yürüyorsunuz?

-Polis tarafından yürüyüşün suç olduğu bildirilmesine rağmen atkınızı çıkartarak neden dağılmadınız?

-Yapmış olduğunuz yürüyüş ile 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa muhalefet ettiğiniz iddiası ile ifadenizi veriniz.

CEVAP: İfade vermek için davet edilmem üzerine Emniyet Müdürlüğüne geldim. Avukat talep etmiyorum. İzin alınması gerekli bir yürüyüş olduğunu düşünmediğim için hiçbir kuruma müracaat etmedim. Yürüyüşü ben organize ettim. Biz bu şekilde 2911 kapsamında bir yürüyüş yapmıyorduk arkadaşlarımızla önceden haberleşerek fakat slogansız bir şekilde normal olarak geziyorduk. Ayrıca yürüyüş bile yapsak anayasa ve ilgili kanunlara göre bunun için izin almamız gerekmiyor.

Eşim Alparslan Kuytul’un tutukluluğunun bir hukuksuzluk olduğunu düşündüğüm için bu hukuksuzluğa farkındalık oluşturmak için atkımı taktım. Atkımın suç olduğunu hiçbir polis memuru hiçbir zaman bize söylemedi hatta suç olmadığını söyleyen oldu. Atkı ile yürüyüş yapmanın suç olduğunu düşünmediğim için atkımı çıkarmadım.

 

01.11.2018 tarihinde Adana Turgut Özal Bulvarı Gökkuşağı kavşağında bazı arkadaşlarla bir araya gelip üzerimizde Alparslan Kuytul’a özgürlük simgeli atkılarla yürümek istedik. Kaldırımdan, trafiği aksatmadan, çevreye zarar vermeden yani hiçbir zaman kimseye zarar vermediğimiz, kimseyi rahatsız etmediğimiz gibi yine zararsız bir şekilde kendi halimizde yürüyecektik ki, orada hazır bekleyen Emniyet mensupları “savcılığın talimatı var yürüyemezsiniz” dediler. Ben de “daha yürümedik ki” dedim. “Ama yürüyeceksiniz belli” dediler. Ben de “o fiille durdurmanız için onu yapmış olmamız gerekmez mi” dedim. Ayrıca bu şekilde yürümenin bizim anayasal hakkımız olduğunu bildiğim için bunun suç teşkil etmediğini, izin almayı yada polis tarafından durdurulmayı gerektirecek bir eylem olmadığını, bunu yapmanın en doğal hakkımız olduğunu ifade etmeye çalıştım.

Bu arada “tamam hadi yürüyün” dediler ve tam iki üç adım atmıştık ki “tamam yürüdünüz, izniniz var mı” dediler. Biz defalarca ifade ettiğimiz gibi yine bunun izin gerektirecek tarzda bir yürüyüş olmadığını, her vatandaşın hakkı ve bir çoğunun da yaptığı doğal bir yürüme olduğunu ifade ettik. Atkılarla yürüyüşün izinsiz olmayacağını söylediler. Neden dediğimizde atkıların pankart hükmünde sayıldığını söylediler. Ben de buna sinirlendim. Bu çifte standardı kabul etmek istemedim. Çünkü polis devleti temsil eder ve görevi gereği her vatandaşa eşit ve adil davranmak zorundadır. Başkalarına verilen haklardan mahrum bırakılmak istenmemiz zoruma gitti ve “bizim yaptığımız da bir suç unsuru yoktur” diyerek ısrar ettim. Bunun üzerine tutanak tutucaklarını söylediler. Biz de yaptığımızın suç olduğunu düşünmediğimiz için “siz bilirsiniz” dedik.

3 aydır farklı güzergahlarda arkadaşlarımla dolaşıyorum. Çevreye ve vatandaşlara en ufak bir zararımız olmadı. Adana halkından da bize yönelik gerek sözlü gerek fiili bir saldırı olmadı. Bu durum da bir araya gelmemizin ne kadar masum ve barışçıl bir amaçla olduğunu göstermektedir. Bu sebeple de suç işlediğimizi düşünmüyor hatta yürümemize engel olan gerek savcı gerek polisin suç işlediğini düşünüyorum.

Öncelikle burada benim de sormak istediğim hususlar var; Böylesi bir yürümenin neresi kanuna aykırı, polis her grubun bu kadar tepesinde bekliyor mu? Polise sorulmalı, bizim çevreye zarar vereceğimizden yada herhangi bir taşkınlık yapacağımızdan yani güvenliği tehdit edeceğimizden bir korkusu var mı? Bir vicdansız polis çıkıp da bizi tanıdığı halde “evet var, çevreye yada birilerine zarar vermenizden korkuyoruz” derse bunun için somut delil yada gerekçesi var mı? Bir şahsın üzerinde, içinde suç unsuru olmayan bir sembol taşıması suç mu? Ayrıca atkı arma ve benzeri semboller pankart hükmünde sayılıyor mu? Suç ifadesi, hakaret vb. rahatsızlık veren bir ifade içermeyen pankart açmak, taşımak suç mu? Mesela hayvan haklarına, premeture  bebeklere, kadına şiddete hayır kapsamında sembol taşıyarak toplumda bu sorunlara farkındalık oluşturmak isteyenler de aynı suçu işliyorlar mı? Bu soruları bir bu kadar daha arttırmak mümkün…

Nitekim bir parti başkanı, ya da başkan adayı seçim çalışmaları yaparken yanında 15-20 kişi ile üzerlerinde parti sembolleri ile esnaf gezerken izin alıyor mu? Bir izci grubu üzerindeki sembollerle küçük gruplar halinde toplu olarak gezerken yine izin alıyor mu? Bir futbol takımı yada taraftarları tuttukları takımın atkıları ile ve en az 15-20 kişilik gruplar halinde yürümüyorlar mı? 35-40 kişilik bir turist kafilesi üzerlerinde bir takım sembollerle yürüyüp şehri gezmiyor mu? Bizim de aynı şekilde suç unsuru olmayan bir sembolle çarşı pazar cadde geziyor olmamız konusunda bir turist kadar hakkımız yok mu?. Bu çifte standarttan sonuna kadar şikayetçiyim.

Ben ve arkadaşlarım bir takım güçler tarafından bu şekilde kimlik kontrolü, gözaltı ve tutanaklarla korkutulmaya, sindirilmeye ve hakkını arayamaz hale getirilmeye çalışıldığımızın son derece farkındayız. Hatta suç sayılmayan konularda kanunlar konusundaki bilgisizliğimizden istifade edilerek yapılanın suç olduğu yapanın da suçlu olduğu düşüncesi oluşturularak tamamen sindirilmeye çalışıldığımıza bizzat şahidim. Bu konuda gerektiğinde bir çok örnek verebilir, sözkonusu konuyla ilgili polis memurlarının araştırılmasını ve bu haşin tavrı göstermeleri talimatını kimden aldıklarının sorulmasını isteyebilirim.

Bizleri yolda durdurup, haksız yere haklarımızı kısıtlama kapsamında ve anayasaya da aykırı olarak tutanak tutulma talimatı verenlerden şikayetçiyim. Bu konuda ilgili tüm kurumlara başvuracağım. Olayın yaşandığı gün biz böylesine hukuksuzca durdurulduk, yine haksız bir şekilde tutulan tutanak süresince kaldırımda bir saat kadar bekletildik. Bu onur kırıcı suçlu muamelesini asla kabul etmiyorum. Biz suç işlemedik ve sadece polisten değil asıl Allah’tan korktuğumuz için de hiç bir canlı yada cansıza zarar verecek bir eylem içinde olmayız. Bundan önce “biz yürümek istedik, polis durdurdu, kimlik sordu, tutanak tuttu vb. deyip geçiyordum. Ama gelinen bu noktada daha önce yaşadığımız  buna benzer bir yürüyüş sebebiyle yine hukuksuzca mahkemeye verilmemizin üzerine artık şu karardayım, bize yaşantımızda rahatsızlık verenleri, düşünce, yaşama ve haklarımızı özgürce kullanmamız açısından haklarımızı kısıtlamaya çalışanları, vatandaşa çifte standart uygulayanları, anayasaya aykırı talimatlarla bizi meşgul edip haklarımızı kısıtlayanları, yolda yürümemize bile karışanları, her vatandaşın en doğal hakları konusunda bizleri baskılayarak sindirmeye çalışanları, bu şekilde yaşadığımız zulmü duyurmamızı engellemek suretiyle haktan değil de güçten taraf olanları ben de yine meşru ve kanuni yollarla sonuna kadar rahatsız etmeye devam edeceğim. Biz de yaşadığımız her hukuksuzluğu ince ince inceleyerek karşı mahkeme açacağız. Ben bu memlekette bu denli hukuksuzluk olduğunu kabul etmiyorum ve bizim hakkımızda da adaletin tecelli edeceği günün geleceğine inanmak istiyorum.

Bizler 30 Ocak operasyonu sonrası valilik tarafından ne kadar hukuki olduğu sorgulanması gereken bazı kararlar ve Emniyet mensuplarının sıkı takip ve müdahaleleri nedeniyle neredeyse nefes almaktan korkacak hale getirilmek istendik. Eşim Alparslan Kuytul delilsiz ve dayanaksız iftiralarla tutuklandı onun arkasından bizler de bu hukuksuzluğu dile getirmeyelim diye her türlü yöntemle susturulmak istendik. 30 Ocak Operasyonun devamı mahiyetinde gördüğümüz öğrenci evleri meselesinde mühürlenen evin kapısında bekleyen 6-7 kız öğrencinin üzerine gece yarısı özel harekatçılar, panzerlerle giderek bu öğrenciler korkutulmaya çalışıldı. Bu öğrencilere yemek yaparak yardım etmek isteyen bir ailenin evinin bahçesine kadar panzerle girerek  ve yemek yapma esnasında evin içine ani baskın gibi postallarla girerek yine korkutulmak ve yaptıkları yardım engellenmek istendi. Daha sayabileceğim başka olaylar da var ve hepsinin ispatı mümkündür. Kısacası birileri, bizi susturmak ve yanlızlaştırmak için çok çalıştı.

Dolayısıyla yaptığımız bu son derece masum ve kanunlara uygun yürüşlerimizin de söylediklerimle aynı kapsamda yani sindirme ve sessizleştirme amaçlı olarak engellenmeye çalışıldığını düşünüyorum. Yaşadığımız büyük bir hukuksuzluk var ve bizlerin ölü gibi hissiz ve sessiz davranması dayatılmak isteniyor.

Şunun da bilinmesini istiyorum, biz bu memlekette köle olarak doğmadık, hür doğduk ve hür olarak yaşamaya devam edeceğiz. Hürriyetimizi tahdit etmek isteyenler hangi kurum yada kişilerse onlarla da hukuki mücadele içinde olacağız. Suçlamaları kabul etmiyorum. Söyleyeceklerim bundan ibarettir başka ekleyeceğim husus yoktur, dedi.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here