Anlamamakta Direnenlere:
Solcular Müslümanları Neden Anlamazlar?
(Şimdi isim vermeyeyim “Bir türlü Anlayamıyorum” diyen kişinin sözü üzerine bu yazıyı kaleme aldım.)
Bu soru sadece bizim değil onların da kafasına takılıyor herhalde. Adam çabalıyor ama anlayamıyor!
Evet, anlaşılmadığımızın biz de farkındayız. Hani derler ya ağzıyla kuş tutsa yine de yaranamaz diye… Öyle bir vaziyet var ortada. Müslümanlar olarak Peygamberimizden bu yana insanlığa getirmediğimiz fayda kalmadı. Üç kıtada adaletle ve güven tesis ederek hükmettik. Yine de yaranamıyoruz. Hatta o günlerin bile neresinde bir eğrilik varsa onu öne sürüyorlar ve yine asıl olarak İslam’da olmayan bazı uygulamalarla bizi suçluyorlar…
Bunun en önemli sebeplerinden biri; sanki pusuya yatmış askerin düşmanı gözlemesi gibi bizi gözlüyor olmaları.
Yani onlar bir hata yaptığımız için bizi hatalı görmüyorlar. En baştan ‘yanlış’ diye karar verilmiş olarak kestirmeden ilerledikleri için her an hata-eğrilik arıyorlar zaten.
Gözünü dikmiş hata arıyor, yakaladı ya hemen atlıyor. Adamın biri vaize hanıma “biz senden ders mi alacaz” demiş, kadınları aşağılamış ya hemen atlıyor. Ya bir sor bakalım bu konuda İslam’ın görüşü ne, tüm Müslümanlar aynı düşüncede mi? Biz bir tane kendini bilmezden ders alacak değiliz biz dersimizi Kur’an’dan ve Paygamberimizin hayatından alıyoruz.
Sen hayatında İslam’ın “İ”siyle bile tanışmamış kişisin muhtemelen. Adam diyanettendir diye her yaptığı İslam’dan mı zannediyorsun?
O diyanetteki görevli öyle yaptıysa işte ben de hocayım ve söylüyorum: İslam’da kadına değer vermeme diye bir şey yok. Birileri uydurmuş, diğerleri inanıyor bu yalana… Hz. Ömer’in bizzat kendi cümlesi: “Biz Cahiliye döneminde (yani Peygamberimiz gelmeden önce) kadınlara değer vermezdik. Ama Allah, Peygamberini gönderdi bizi bu konuda da aydınlattı. Şimdi onlarla (sosyal ve siyasal meseleler de dâhil) istişare ediyoruz.” Şu anda da böyle. Gerçekten Müslümanca yaşamaya çalışanlar arasında kadınların değer görmeme gibi bir problemi yok. Bazı cahilleri getirip Müslüman tiplemesi olarak yutturmaya çalışmak sizin 90 yıldır yaptığınız bir şey… Maksat insanları bu şekilde dinden soğutmak.
Şu anda bu konuya ilmi cevaplar vermek ve “İslam’da Kadının Değeri”ni ispatlamak niyetinde değilim. Çünkü yine anlaşılmayacağını biliyorum. Ben şimdi neden anlaşılmadığımızın sebeplerini konuşalım istiyorum.
Düşünüyorum da sizin yaptığınızı yapsaydık ve daima hata kollasaydık (ki keşke yapsaydık hatta bundan sonra yapalım) ve sosyalist düşünceye sahip, ya da adı Müslüman belki ama dinsiz gibi yaşayanların hatalarını ortaya koyup, her defasında “işte Atatürkçü zihniyetin ürünü, işte demokratik, laik ya da dinsiz zihniyetin yetiştirdikleri” diye çarşaf çarşaf yaysaydık var ya, sokağa çıkacak yüzünüz kalmazdı!
Anlayabileceğiniz basitlikte anlatalım. Haberleri izliyorsunuzdur. Zil zurna sarhoş kaza yapıp insanları adeta biçercesine katledenler; ihtimalleri sayıyorum: Atatürkçü olabilir, sosyalist olabilir, laik ve demokrattır. Ya da en azından o hayat tarzına özenen cahil bir Müslüman! (Böyle değilse lütfen söyleyin) Ama asla Kur’an’a göre yaşayan bir Müslüman değildir. Çünkü içki onlarda var bizde yok! Gerçek bir Müslüman içki içmenin haram olduğunu bilir ve ona asla yaklaşmaz. Eğer buna rağmen içiyorsa demek ki imanı zayıftır ve nefsine hâkim olamıyordur ki o da sizin suçunuz. Her tarafta içki fabrikası, her sokakta büfesi insanları her an bu canavarlığa çağırıyorsunuz. Önce insanların aklının içki ile zail olmasına izin verin, ondan sonra aklını içki ile yitirmiş adama “trafiğe çıkma ha” diye tembihleyin. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!
Faiz, kredi borcundan dolayı bunalıma girip de eşini, çocuklarını sonra da kendini öldüren de aynı. Tekrar sayayım mı bunlar acaba hangi zihniyetin kurbanları? Bizim olmadığı kesin.
Hatırlarsınız evinde bebeğini bırakıp da on gün gelmeyerek minik yavruyu ölüme terk eden öğretmen, gayet modern görünümlüydü. Hatta her gün, laik demokratik yaşamın önemini bizzat anlatan bir meslekten. Bunun da hangi zihniyetin ürünü olabileceğini söylemeye gerek var mı?
Sokakta karısını bıçaklayan sarhoş ve ahlaksız, acaba hangi zihniyete sahiptir? Müslüman olmadığı kesin.
Bunun gibi misalleri gözlemeye ve saymaya kalkacak olsak hatta bu misalleri arşivleyip üst üste koysak bir gökdelen boyuna ulaşır ya da göklere!
İnsafsızlığınız şundan belli ki benim çok dikkatimi çekiyor; mesela haberlerde adam karısını dövmüş, kadın yüzü gözü şişmiş bir vaziyette, bakıyorsunuz; kadın modern görünüşlü erkekte de İslam’a atfedebileceğiniz küçük bir alamet yoksa SUSMAK ŞART! Yoksa ucu sizin zihniyete dokunacak. Haber sadece verilip geçiliyor. Yok, tam aksine döven adam karakola götürülürken başında takke varsa (ki takke vacip değil ve bugün birçok Müslüman takmaz) ya da kazara “Allah Allah” demişse başlıyorsunuz İŞTE MÜSLÜMANLAR diye! El insaf ya…
Vallahi tam olarak bunu yapıyorsunuz. Doğru değilse lütfen söyleyin!
Nerde cahil cühela var bize mal ediyorsunuz. Halbuki nerdeyse yüz yıldır bu ülkede devlet sizin elinizde, eğitseydiniz ya! Ya da bıraksaydınız biz eğitseydik.
Ya da eğitimlilerin (!) yediği haltların misallerine geçelim isterseniz? Görelim gerçek suçlu kim, şu anda yaşadığımız tüm sorunlar hangi medeniyetin ürünleri? İslam’ın mı dinsizliğin mi? Bunu isteyeceğinizi sanmıyorum.
Şimdi Gelelim Bizi Neden Anlamadığınızın Diğer Sebeplerine;
Adamın biri yolda bir afiş görüyor Alparslan Kuytul Hocaefendi’ye ait ve üzerinde “Kur’an’da Muhalefet” yazıyor. Şaşırıyor tabi. Kendi ifadesi “muhalefet iktidara yapılır. Kur’an’da ise iktidar Allah olduğuna göre… Muhalefet diye bir şey olabilir mi?” O bu afişi görünce yanındakine şaşkın şaşkın bakmış, ben de bu yazıyı okuyunca acı acı gülümsedim. Cahilliğin gözü kör olsun dedim kendi kendime…
Evet, Kur’an’da iktidar Allah’tır. Ama senin düşündüğün gibi sadece göklerde değil, yeryüzünde de iktidar yani hükmü insanlar arasında geçerli olan Allah olmalıdır. Ve Allah; tüm peygamberlerine ve tüm âlimlere; kendi iktidarını kabul etmeyen dinsizlere muhalefet etmelerini ve Allah gerçek iktidar oluncaya kadar yani her meselede O’nun hükmüyle hükmedilinceye kadar onlarla mücadele etmelerini emretmektedir. Yani daha kısa ifade ile Allah Müslümanlara, hükmüne karşı çıkanlara muhalefet etmelerini emreder.
Allah’tan başka ‘ilah’ yani ‘kanun koyucu’ yok demek, tüm beşeri kanunlara muhalefet değildir de nedir?
Peygamberlerin, kendilerine iman etmeyen kâfirlerle ve onların düzenleriyle mücadeleleri, çağlarındaki bozuk sistemlere muhalefet değil miydi?
Tüm peygamberler, kendi arzularına göre hükmeden ve bu şekilde insanların başına bela olmuş olan nemrutlara, firavunlara muhalefet ederek “senin dediğin değil Allah’ın hükümranlığı hâkim olacak, O’nun kanunlarıyla hükmetmelisiniz” diye muhalefet etmediler mi? Bu sebeple, Allah düşmanlarıyla her an karşı karşıya gelmediler mi?
Ki bu emir Kur’an’da bulunup hala tüm Müslümanlar için geçerli bir emirdir. Yani her Müslüman Allah’ın hükmünü kabul etmeyen –ki buna başörtüsü, içki, faiz vb. de dâhil- herkese, ister sistem ister olsun şahıs, muhalefet etmekle vazifelidir.
Ayrıca yine her Müslümana Allah’ın emridir ki, gördüğü her yanlışa muhalefet etsin, ona kapılmasın doğruyu söylesin. Bir kötülük gördüğü zaman onu düzeltmeye çalışsın, bu şekilde uyarıcı ve doğruların davetçisi olsun…
Öyle kendi aklına göre âcizane düşününceye kadar mesele neymiş bir inceleseydin ya da ayağına kadar gelmiş olan fırsatı değerlendirerek gidip konferansı dinleseydin belki meseleyi kavrardın.
Çabaladığın halde anlamamanın başka sebepleri de var.
Mesela:
Neden Bizi Anlamıyorsunuz?
- Anlamama sebebin acaba solcu olduğunu unutup, Kur’an’ı bildiğini zannetmenden olabilir mi? Sen hayatında hiç Kur’an’ı açık baktın mı ki ondaki muhalefet hakkında fikrin olsun?
Her konuda bilir bilmez yazmaya-konuşmaya alışmış olmak da insana cahil olduğu konuları unutturuyor ve her meselede konuşabilirim zannettiriyor. Belki bir sebep de budur.
- Ya da sadece bir afişe bakarak meseleyi çözmeye çalışmak. Anlamama sebebi, hayatında hiç ilgi alanına girmeyen konuları iki kelimeye bakarak çözebilecek bir akla sahip olduğunu sanmak olabilir mi?
Biz yıllardır hocalık yapıyoruz ve sağcısı solcusu, genci yaşlısı, tahsillisi tahsilsizi, köylüsü şehirlisi herkesle sürekli konuşuyoruz; doğru düzgün dinlediği halde anlamayanını görmedik. Ha şu da var; anlamayanı görmedim ama kabul etmeyeni gördüm. Anlamak ayrı bir olay kabul etmek ayrı bir olay çünkü… Kabul etmeyene saygı duyarız, kendi kararıdır. Ama anlamadığını iddia ederek ileri geri konuşanlar saygıyı hak etmiyorlar.
- Bir nokta daha var ki kalplerin kapalı olması ya da diğer bir ifade ile ŞİDDETLİ ÖNYARGI! Kalbi önyargılarla kapalı olanın hakikatleri görmesi çok zor… Bazıları için buna ‘aşırı düşmanlık’ da denebilir.
- Bir ihtimal de var ki o da zekâ seviyesi, herkesin zekâ seviyesi bir değil.
Toplumumuzun % 90-95’inin, dinlediği zaman gayet rahat anladığı meseleleri anlamayanlar biraz da suçu kendilerinde arasınlar…
Ve siz anlasanız da anlamasanız da bir varız!
Hakikatler var!
Bu hakikatleri kabul edenler de her geçen gün artıyor çok şükür!
(Not: Şunu açıklamak istiyorum: Bu yazıyı bir adamcağıza cevap olsun diye yazmadım. Maalesef bu genel bir sorun. Herkes bizi anlıyor, onlar anlamıyorlar ve bir de anladıklarını zannediyorlar. Konuşarak anlaşılamıyoruz belki yazarak anlaşılırız. Şunu da biliyorum ki ne desek ne yazsak yine bir kısmı anlamaya çalışmayacak ve yine saldırı malzemesi olarak kullanacak. Böyle yaparak bizi iyice suskunlaştırmak istiyorlar ama insafı olanlara hitap etmeye devam edeceğiz… Ayrıca sadece onlar için de değil bizim arkadaşlarımız da böyleleri tarafından neden anlaşılmadığımızın sebeplerini iyi anlasın…)
Semra Kuytul
12-04-2016
Son zamanlarda özellikle sosyal medyada Furkan Vakfı hakkında yapılan haksız haberlerin artışı ve iftiravari saldırıların çoğalması dikkatleri çekiyor. Çoğunluğunu sol cenahın gerçekleştirdiği bu saldırılar akla birçok soru getiriyor. Bu kesim Müslümanları gerçekten anlamıyor mu ki çarpık bir takım anlayışlar geliştiriyorlar? Anlıyorlar da anlamazdan mı geliyor? Yoksa düşmanlar sahaya inmişte hücuma mı geçmişler!
Buraya tasarım girecek
Semra Kuytul Hocahanım yazdığı son yazısında bu konuda akla gelen bu soruların cevaplarını inceledi. Solcuların insaflı olanlarının muhatap alındığı yazıda “konuşarak anlaşılamıyoruz belki yazarak anlaşılırız” vurgusu yapıldı.