8 Şubat 2018 tarihinden beri haksız bir şekilde Bolu F Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan Muhterem Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin, 16 Ağustos 2019 tarihinde ailesi ile yapmış olduğu telefon görüşmesinin ses kaydı yayında…

Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin, Cezaevinden YENİ SES KAYDI | 16 Ağustos 2019

Alo Selamun Aleykum, Ben Alparslan Kuytul…

Nasılsın iyi misin? Elhamdülillah ben de iyiyim. Bu, telefon yasağından sonra ilk konuşmamız değil mi? Mahkeme bizi haklı buldu. Verilen kararın yanlış olduğu zaten meydandaydı. İtiraz etmişlerdi, şimdi ağır ceza mahkemesinde itirazı da kazandık. İşte telefon edebiliyoruz. Gelen habere göre bana yine, “böyle bir hakkın yok” dediler. Şimdi tekrar, “gidin sorun” dedim. Sordular o şekilde konuşabiliyorum.

 Annem, çocuklar herkes iyi mi? Allah iyilik versin.

ALLAH DOĞRU İLE BERABER

Bir ayet aklıma geldi. İbrahim suresinde Allah-u Teala buyuruyor: “Gerçek şu ki onlar hileli düzenler kurdular oysa onların düzenleri dağları yerinden oynatacak da olsa Allah katında onlara hazırlanmış düzen vardır.” Herkes kendi düzenini kuruyor ama Allah hesapta yok. Allah’ın düzeni galip gelir. İnsanlar bunu hesaba katmıyor kendi planlarının yürüyeceğini zannediyorlar. Sonuçta Allah’ın dediği oluyor. Allah doğru ile beraber…

 Bir kardeşimiz mektubunda şey demiş. Bu benim zindana atılmamın sonuçlarını değerlendirmiş. Onunla ilgili diyor ki, “Bedenlerin tutsak oluşu fikirleri ve ruhları hür kıldı. Nice ruhu tutsak bedenler vardır ki ruhu hür ama bedeni tutsak olan âlimler sayesinde hürriyete kavuştu. Sizin tutsak bedeniniz bizim tutsak ruhumuzun ve fikirlerimizin anahtarı oldu. Fikirleri esir edemeyecekleri için fikirleri hür kılanı esir ettiler ancak ceza amelin cinsinden geldi fikirlerin ve ruhların kilidini açıyor diye esir ettikleri beden, hür halinden katbekat daha fazla esir etmek istedikleri ruhların anahtarı oldu.” İnşallah, inşallah öyle olmuştur yani birçok insanın belki meseleyi anlamasına vesile olmuş oldu. Sonunda da diyor ki, “Allah’ta teselli bulan alimleri teselli etmek bizlerin işi ve harcı değildir. Bizler ömrümüzü bu yolda feda ederek hayatımız ile sizleri teselli edeceğiz inşallah.” İnşallah, benim de duam odur. Allah onların duasını da kabul etsin.

Benim tüm kardeşlerime diyeceğim şu: “Olabilirsen ağaçlar ve çiçekler yetiştirecek toprak ol, toprak olamazsan ağaç olup meyveler verecek tohum ol, tohum olamazsan hiç olmazsa tohumu sulayan el ol, el bile olmazsan vazifeni yapmadığın için Allah’ın cezasına hazır ol.”

Bu arada tabi herkesin kalitesi ortaya çıkmış oldu. İnsanlar ne olduğunu zor zamanlarda ortaya koyuyorlar. Bir kısmı sustu, sessiz kaldı, hâlen sessiz kalmaya devam ediyor. Bunlar, yarın birtakım haklar elde ettikleri zaman o haklara bizden evvel hücum ederler. İnsan hakları ve ifade hürriyeti mücadelesi verenlere destek vermeyenler mücadele başarılı olduğunda elde edilen hakları utanmadan nasıl kullanacaklardır? Bunlar, herkes çalışırken seyreden ama sofra kurulduğunda herkesten önce sofraya üşüşenlere benzerler. Hiçbir katkıları olmaz ama hatta yanlışlarla beraber olurlar, güçlüleri desteklerler.

Mücadele etmeyi göze alamayanlar yanlışları görmek istemezler. Mücadele etmeyi göze alamayanlar güçlülerle beraber olurlar. Mücadele etmeyi göze alamayanlar güçlüleri haklı görmek isterler. Fakat hak haktır, batıl batıldır. Her zaman için hak eninde sonunda kendini ispat eder. Ve güçlü ama haksızlarla beraber olanlar eninde sonunda mahcup olurlar. Tevhidi haykırmadılar ki… Allah’ın hakkını haykırmadılar benim hakkımı mı haykıracaklar?

TEVHİD DEVRİMCİ BİR DAVADIR

Tevhid, toplumu hâkimiyetine alan ideolojilerden, düşünce ve davranışlardan kurtarmanın tek yoludur.

Tevhid, zihni felç olmuş ve tutulmuş bir toplumu silkeleyip uyandıracak tek davadır.

Tevhid, kendi dinamikleri ile dönüşemeyen ve fosilleşme sürecine giren toplumları canlandırıp dönüştürecek devrimci bir davadır. Ama tevhidi gündeme getirmeyip ibadet ve ahlakla insanları uyutanlar bu şekilde bir yere varacaklarını zannedenler hiçbir yere varamayacaklarını görecekler.

Bazı insanlar dini kullanıyorlar layık olmadıkları yerlerde bulunuyorlar. Ve zalimler de tarih boyunca dini kullanmışlar ve dini her zaman kendi saltanatlarını sürdürmek için bir araç olarak kullandılar. Alimlerin vazifesi ise bunu durdurmaktır. Alimler, zalimlerin mazlumları sakinleştirmek için dini kullanmalarına izin veremezler. Din, zalimlerin mazlumları uyutma ve sakinleştirme aracı değildir. Eğer bu şekilde kullanılıyorsa o din, gerçek din değildir. Yani o anlatılan din gerçek din değil. Gerçek din, insanları uyutmaz uyandırır. Eğer birilerinin anlattığı din insanları uyutan bir dinse o din gerçek din olamaz.

Ve herkes hak yolunda sıkıntıya razı olmalı. Tohum, toprağa girip sıkıntılara katlanmadıkça ağaç olamaz. İmtihan dünyasında olduğumuzu herkes söylüyor ama sonra da buranın cennet olmasını istiyoruz. Dünya, sevilmemesi ama katlanılması gereken bir imtihan salonudur. Ama imtihan salonu gibi görmek istemiyoruz, burada her zaman rahat yaşamak istiyoruz. Yalnız kalmaya da razı olmamız icap eder. Peygamberimiz öyle buyuruyor, “Hak ve hakikatin peşinde olmak garip ve yalnız kalmak demektir.” Hakkın peşindeysen yalnız da kalırsın ama bu dünyada yalnız kalırsın. İnşallah, Rabbim sana cennetinde çok güzel bir hayat nasip eder.

Sonuna geliyoruz başka kartım da kalmadı, zaten süre de bitmek üzere.

Şair diyor ki:

“Yürü dağılsın bahtımızdaki kara kış,

Yürü duymasan da bir teşekkür bir alkış,

Yürü yolarına savrulan dikenlere bak ve şükret,

Yol O’nun yoludur, dertlilerin heybesi hep çileyle doludur…”

Herkese selamlar. Tüm arkadaşlara selam söyle.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here