Hocamın Kıymetli talebeleri!
Bu davanın sadık emanetçileri!
Sadece Hocasına değil; onun hak sözüne, davasına, hassaten Allah ve Rasulüne bağlılığını ispat etmiş olan ve; Bu hak yolda rahatından vazgeçip çilelere talip olan çok kıymetli kardeşlerim!
Alparslan Kuytul Hocaefendi Cezaevinde…
Duygularınız benim de duygularım…
Şimdi hüzünlüyüz,
Boynumuz bükük,
Kalplerimiz buruk,
Canımız yanıyor!
Belki bazılarımız şöyle düşünüyordur ;
Hocamız serbest kalırsa ne kadar da çok sevineceğiz, hüznümüz dağılacak ve artık canımız acımayacak!
Hayır, tam aksine. Hocaefendi serbest kaldığında bayram etmeyeceğiz!
Ben başımıza gelen bu olay da şöyle bir hikmet gördüm;
Ben, konferanslarımız engellenirken de çok müteessir oluyordum. Bizzat benim de konferansım engellenip kapıda kaldığımda derinden üzülmüş ve öz vatanında parya olmanın manasını derinden hissetmiştim. Hatta en son ki iptallerden Niğde konferansının son dakikada emniyet tarafından engellendiğinde Adana’ya gelene kadar bu durumu hazmedemeyip duygulandığımı unutamıyorum.
Hocaefendi de her bir defasında ayrı üzülüyordu. Her bir iptalde bir sürü emek, umut heba ediliyordu. İkinci sınıf vatandaş muamelesi görmek de çok ağır bir durum, bunu da ancak yaşayan bilir.
Bu son olaylarda, yaşanan baskınlarda ve Hocaefendi ile birlikte dört kardeşimizin tutuklanmasında ise başka duygular hissettik
Ümmetin, milletimizin acısını tattırdı Rabbim bize,
Mahkûm psikolojisini derinden tefekkür ettik. Zulüm acısını en derinden hissettik, zulmün o hazmedilmez lokması bizim de boğazımıza takıldı kaldı.
Çünkü Hocaefendi’yi cezaevine koymakla bizi can evimizden vurdular. Şimdi tüm kardeşlerimin benim gibi şöyle düşündüğünden eminim: “Hocamın başına gelen benim başıma gelseydi, bir an ‘ah’ etmezdim!” Çünkü biliyoruz ki hak yolda başa gelen her musibet günahlara kefarettir, mertebe yükselmesidir ve dahi şereftir. Ama ona kıyamadık…
Bu sebeple daha derin duygular yaşamamıza sebep olan bu süreç ümmetin derdini içselleştirmemizde yardımcı oldu.
Evet, biz hep bu ümmetin derdi ile dertlendik. Irak’la, Suriye’yle alakalı videolar izlediğimizde gözyaşlarımıza hâkim olamadığımız çok anlarımız oldu. Zulme uğrayan o bebelerin, kadınların, erkeklerin acısını, cezaevlerinde suçsuz yere tutulan tüm kardeşlerimizi defalarca konuştuk, anlattık, ağladık… Ama ben şunu görüyorum ki kuyuya düşen olmak başkaymış! Hissiyat derinleşince başka bir pencere açılıyor insana.. Oradan başka görünüyor artık her şey. Rabbim bize o pencereden bakabilmeyi öğretti.
Şimdi şöyle düşünüyorum,
Alparslan Kuytul Hocaefendi serbest kaldığında sevinemeyeceğim,
Kalbim buruk kalmaya devam edecek,
Tüm suçsuzlar serbest kalana kadar,
Ülkemde, Filistin’de, Irak’ta ve adını sayamadığım her yerde tüm mazlumlar özgür olana kadar,
Ümmet olarak başımıza yağan bombalar durana kadar,
Her yerde silahlar susana kadar,
Bu zulümleri yapanlardan hesaplar sorulana kadar,
Zalimlerin ciğerine kor ateşler düşene kadar…
Bitmeyecek bu hüzün!
Belki diyeceksiniz, “Hocam zaten üzülüyorduk, hatta önceden de bu söylemlerle çalışıyorduk, yerimizde duramıyorduk”
Evet, öyle ama önceden ilme’l yakîn ile biliyorduk, şimdi ayne’l yakîne ulaştık, hatta bazılarımız hakka’l yakîn ile anladı ümmetin acısını…
Biz bu şuurda olursak ne olacak biliyor musunuz?
Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin serbest kalması tüm mazlumlara umut olacak!
Zulüm, şimdiye kadar geldiği gibi devam etmesin diye bilenmiş bir topluluk var artık!
Yine konuşacağız, anlatacağız, yaşayacağız, çalışacağız ve tüm mazlumlara; umut, destek, kol-kanat olacağız!
Rabbim bu hüznü bize boşa tattırmadı elbette.
Geçen sene Gaziantep’te bayanlarla gerçekleştirdiğimiz bir söyleşi programında, moderatör kardeşim bana ‘hayalimi’ sordu. Ona kendimi bildim bileli hayalini kurduğum şeyi söyledim. Şunu dedim: Benim en büyük hayalim; bir gün ülkemde zulümlerin sona erdiğini görmek ve hatta Filistin’de, Irak’ta, Mısır’da kâfirlerin hapishanelerinde zulme uğrayan kardeşlerimin kapılarını kendi ellerimle açmak…
Şimdi bunu bir kez daha söylüyorum:
Biz bu bayramı ya hep beraber yaparız ya da hiç yapmayız!
Tüm din kardeşlerimle ya hep beraber güleriz ya da hiç gülmeyiz!
Yüreklerimiz zulme uğrayan herkes ile birlikte soğumayacaksa asla soğumasın!
Diyeceksiniz “zeten öyle değil miydi?” Evet, öyleydi ama önce dildeymiş şimdi gönülde!